​Atam Yusuf Has Hacib,  mutluluğun sırrını bulduğunda, bu değerli bilgiyi “Kutadgu Bilig”  kitabıyla sonsuzlaştırdı ve biz, gelecek nesillere fırlattı. Onu zamanda yakaladım ve sohbete daldım.

Bir gün ona dedim ki;

​Ey! Sözü güzel, yüzü güzel Yusuf,  dünyada iyiler ve kötüler var bilirim. Ama söyle bana “İyi insanlar, kötü olabilir mi? Ya da kötü insan bir gün iyilik yoluna girebilir mi”?

​İki tür “iyi” vardır dedi. Birisi anadan doğma iyi olur. Birisi de taklit yolu ile iyi olur. Kötü insan da iki türlüdür. Bunlardan biri anadan doğma kötüdür. Bu “insan lekesi” ölünceye kadar temizlenemez. Diğeri ise taklit yoluyla kötü olur. Arkadaşı iyi ise, o da iyi yoldan gider. Biz insanları iyi yapamayız hanımım o Tanrının takdiridir. Onları, iyi olmaya, zorlarız sadece. “İnsan, nadir değildir; nadir olan, insanlıktır.” İyilik, akılda değildir, kalptedir. Çünkü her akıllı olan, iyi değildir. Aklını, insana zulüm etmek için kullanandan kork! Onlar ki, fenaların en fenasıdır. Onlar ki içimizdeki şeytanlardır! Eğer iyilik, ananın ak sütüyle insan ruhuna girerse, O ne olura olsun ölünceye kadar iyi yoldan yürür.  Doğuştan kötü olanın da, ıslahına çare yoktur. Onda şeytan vücut bulur. O, dünya için bir felakettir. Tengri bizi o kötülükten korusun! 

​Diyeceğim o ki, dünya var olduğundan beri Yin ve Yang’ın, Habil’le Kabil’in mücadelesi devam ediyor. İzliyoruz. 

Not: İkinci paragraf, “Gökbörü/ Bir Kaybediş Destanı “kitabından alıntıdır.