Toplumları çağdaş medeniyet seviyesine ulaştırmanın, yegane yolunun,  düşüncenin çeşitliliğinden ortaya çıktığını kavrayan  sevgili Atam;

Türk toplumuna muasır  medeniyetler seviyesine,  ancak  sürekli okumakla ulaşabileceğini her fırsatta ifade etmiştir.

Muasır medeniyet denilen kavram, yüzyıllar boyunca, okuyan, bilimsel gelişmelere öncülük eden, toplumlar arasında, el değiştirmiştir. Mısır, Yunan,  Çin medeniyeti, Roma, Osmanlı ve şimdi de Avrupa, çağdaş medeniyet bayrağını taşımaktadır.

Fakat gelin görün ki, toplumun büyük bir kısmı okumayı tercih etmiyor. İşte bu noktada sinema imdadımıza yetişir. İnsanların çoğu kitap okumayı sevmeyebilir;  ama geneli film izlemeyi sever.

Şimdi size çoğunuzun izlemiş olduğu bir filmden bahsedeceğim. Game Of Thrones adlı fantastik, tarihi bir filmden, öğretici bir sahne aktaracağım.

Güçlü kraliçe "kölelere özgürlük" düşüncesiyle,  ülkeleri fetheder. Tabiri caizse taş üstünde taş, omuz üstünde baş bırakmaz. Yine, yeni bir ülkeyi fethetmiş ve köleleri özgür kılmıştır. Fakat   yaşlı bir köle, özgür kalmaktan şikayetçidir. Kraliçenin huzuruna çıkar.

-Size özgürlüğünüzü verdim, der kraliçe,  yaşlı köleye;  hala  şikayet mi ediyorsun?

-Özgürlük benim yaşımdaki bir adam için değil; der yaşlı köle. Özgürlük gençler için. Köle olduğum zaman, bir sahibim vardı; ama evim ve ekmeğim de vardı. Şimdi özgürüm. Sahibim yok. Evim ve ekmeğim de yok. Her gün, ekmek almak için gençlerle yarışmak zorundayım. Ama onlarla mücadele edecek, gücüm yok! Madem bize özgürlüğümüzü verdin, seçme hakkı tanıdın, bu yaşlı adam "köle kalmayı" tercih ediyor! Beni sahibime geri ver!

Bu kıssadan bize çıkan hisse nedir, peki?

Geçen hafta, 8 Mart Dünya Emekçi kadınlar günü, kutlandı. Toplumumuzda hala bu günü sevgililer günüyle karıştıran insanlar, hatta kadınlar var. Oysaki 8 mart 1857 günü,  Amerika’da bir dokuma fabrikasında,  düşük ücretlerinin arttırılmasını istemiyle grev yapan, 129 kadın işçi,  fabrikada çıkan bir yangın sonucu,  feci şekilde yanarak can vermiştir. 8 Mart, onları anma ve haklarımızı sahip çıkma günüdür. Sevgililer günü değildir. Fakat birçok kadın bundan bihaberdir. Ayrıca bu şartlar dâhilinde bu durumu yadırgamakta yanlış olur. Çünkü yeme, içme, barınma gibi temel ihtiyaçlarınız bile karşılanmıyorsa, sağlıklı düşünemezsiniz.

Velhasıl, evsiz, barksız, işsiz bırakılan kadın, elbette güvenliği bir sahibin, kanatları arasında arayacaktır. Ayrıca, bu durum sadece kadınlar için değil, tüm insanlar için de geçerlidir. Fakat hâlihazırda ülkemizdeki istihdam oranlarına baktığımızda kadın çalışan oranı, erkek çalışan oranından oldukça düşüktür. İnsanın, ekonomik özgürlüğü yoksa aileden kalan bir serveti de yoksa, o zaten köle olmaya mecburdur. Siz ona özgürlüğünü, seçme seçilme hakkını verseniz bile, ilk fırsatta bir sahibin, bir ağanın, bir kralın, bir padişahın,  bacakları arasına sığınacak, köle kalma hakkını kullanacaktır.

Demem o ki size, eğer karnınız tok, sırtınız pek ise özgürce seçim yapabilirsiniz. Yoksa sürekli, bir sahip seçmek zorunda kalırsınız.

Saygılar