Seneler evvel  “büyüyünce ne olacaksın” sorusu her minik çocuğa sorulan en popüler soruydu. Kaç yaşındasından, hemen sonra gelirdi. Ben öğretmen olacağım, dediğim de kaç yaşımdaydım hatırlamıyorum. Ama o meşhur hikâyeyi okuduğuma eminim.

Yaşlı bir adam, kumsalda dolaşıp sabah akşam kıyıya vuran denizyıldızlarını toplayıp, denize atıyormuş. Oradan geçenler adama,  “kıyıya vuran binlerce denizi yıldızı var. Senin bu çaban beyhude, onlar için ne değiştirebilirsin? Demişler. Yaşlı adam, yere eğilip bir denizyıldızını almış ve denize fırlatmış.

“Bakın demiş, işte onun hayatını değiştirdim.”

Bu hikâye, onun da başucu hikâyesiydi. Yirmi yıl boyunca durmaksızın karaya vuran denizyıldızları gibi, yüzlerce öğrenciyi hayata fırlattı. Bir gün aniden durdu. Artık kumsaldan denizyıldızlarını toplayıp denize atmıyordu. Öylece duruyor ve denize bakıyordu. Tam on yıl denize baktı. Sanırım hikâyesine de, artık inanmıyordu. O hikâye eksikti. 

-Artık vaz mı geçtin dediler ona? Yoksa yoruldun mu? Bu çabanın beyhude olduğunu farkına mı vardın?

Denizyıldızı toplayıcı durdu ve onlara dedi ki: Onlar binlerce, bizse bir avuç, denizyıldızı toplayıcısıyız. Çoğu kıyıya vurup yaşayamıyor. Sadece bir kısmını yaşama döndürüyoruz.

Oysa kıyıya vurmalarını engellersem… Bir dalga kıran yapmalıyım! Diye bağırdı!  Bir dalga kıran yaparsam, onların kıyıya vurmalarını engellerim. Onları hayata iterim! Kendi hikâyemi yazmalıyım! Ancak dev dalgalarla böyle mücadele edebiliriz.

Demem o ki size,  bu kitap bir “dalga kıran”.   Okuyun, okutun.

Resim1-1