Ne demişti Simon Kuper o müthiş kitabının başlığında: "Futbol sadece futbol değildir"

Ne demişti Rinus Michels müthiş konferansını bitirirken: "Futbol bir savaştır, daha olağan şeyleri yapan kaybeder."

İkinci Dünya savaşında anti Nazi direnişleriyle Yugoslavya'nın parçalanmasının ve dolayısıyla yok oluşunun önüne geçen Yugoslavya halk ordusu Partizanlar ne yazık ki Yugoslavya'nın 90'larda parçalanmasında önemli ölçüde rol oynadı. Partizan'ların 1945'de Belgrad'ta kurulan futbol takımı Partizan'ın 10 Yılda çaldığı üç şampiyonluğun ilki 1982-1983'te Hajduk Split liderdi. Maçı 1-1 bitti ve şampiyondu. O sırada devam eden Partizan-Ljubljana maçı, Partizan gol atana dek uzatıldı. 1985-1986'da ezeli rakibi Kızılyıldız şampiyondu. Son haftanın tekrarı kararı alındı. Daha önce yenilen Partizan oynamadan 3-0 galip sayılıp şampiyon oldu. 1986-1987'de Vardar şampiyondu. Partizan kâğıt üzerinde var olmayan İşçi Mahkemesi'ne başvurup Vardar'ın beş puanını sildirdi ve şampiyon oldu. Tüm bu şampiyonluklarla, Yugoslavya 1. liginde 11 şampiyonluğu bulunan ordu takımı FK Partizan üç şampiyonluğunu şaibe ve türlü oyunlarla elde etmiş oldu.

Fotoğraf, Belgrad’ın iki takımı arasında süren ezeli rekabetin yansımasını çok iyi anlatıyor. Statlarının arasında bin metre bile mesafe bulunmayan Partizan ve Kızıl Yıldız, Belgrad'da aynı anda iç saha maçı oynadığında böyle sahneler de yaşanabiliyor tabii.

*

Belgrad’ın Kızılyıldız futbol takımı sol çıkışlı bir kulüp olmasına rağmen savaş bittikten sonra, Sosyalist Yugoslavya zamanında dahi Sırplara pozitif ayrımcılık yapmış bu yüzden de adım adım milliyetçi bir taraftar kitlesine sahip olmaya başlamıştı. Yine de o "ayrımcılık yapıyor" denilen günlerde, günümüzdeki koşullara göre milliyet ayrımı konusunda çok çok daha medeni olduklarını söylemek gerek. Yani Kızılyıldız ırkçılık derecesinde aşırı milliyetçi ve saldırgan bir taraftar kitlesine sahip. 

Belgrad’ın diğer takımı Partizan da rakibi gibi aşırı milliyetçi ama "kendi içinde" nasyonel sosyal görüşlü taraftarlara sahip. Savaş suçlusu, insan kasabı Radovan Karadzic posterleri açan bir kısım taraftarı da yok değil! Siyaset futbola çoğu zaman karışır, Yugoslavya'da da öyle elbet. Ülkede aşırı milliyetçilik yükselişini daha da tırmandırıyor. Partizan'ın da bundan etkilenmemesi mümkün değil.
Tribünlerde Partizan Grobari (Türkçesi Mezar kazıcılar) grubuyla, Kızılyıldız ise Delije (Türkçesi Delici, Osmanlı'nın Sırp Yeniçerileri sınıflandırmada kullandığı bir isim) grubuyla etkili organizasyonlar ve tribün şovlarına girişiyor. Çoğu zaman da iki kulüp taraftarları arasında şiddet ve holiganizm dolu atraksiyonlar yaşanıyor. Delije grubu, Partizan'ın Grobari grubuna kendisi Türkçe'den gelme bir ad taşımasına rağmen zaman zaman "Siz Sırp değilsiniz" savını destekleyen tezahüratlarla "Türk, Yugoslav, Komunist" diye hakaret ettiğini sanıyor. Grobari de Sırplığını kanıtlama peşinde. Ülkemizin yeni yeni terk ettiği satırlı, kelebekli kavgalar bu derbi öncesinde hâlâ yaşanıyor. Bu yaşananlar derbiyi başka boyutlara da taşıyor tabiî ki.

Özellikle 80'li yılların başından 90'ların başına yani Yugoslavya’nın yıkılışına kadar geçen süre zarfında; Kızılyıldız'ın başarıları sonucu daha da hırslanan Partizan'ın futbolunu geliştirme çabalarıyla güzel maçlar ortaya çıkarmış. Saviçeviç, Stojkoviç, Djukiç, Pançev, Prosinecki, Jugoviç, Darko Kovaçeviç, bir dönem Fenerbahçe kalesini koruyan "Partal" Lukovcan, yine ülkemize uğrayan ve Beşiktaş'ta forma giyen Mrkela Kızılyıldız adına; Predrag Mijatoviç, Marko Pantiç, Zlatko Zahoviç, Dragan Ciric, Nebosja Gudelj, Srecko Katanec, kulübün araba kazasında ölen efsane ismi Drangan Mance, eski İstanbulsporlu Ömeroviç, eski Fenerbahçeliler Fadıl Vokkri, Zoran Mirkoviç ve Djoni Novak ise Partizan adına o dönemlerde derbi heyecanını yaşayan isimler.

1980’lerde Yugoslavya liginde Kızılyıldız'ın hükmen ya da penaltılarla kazandığı maçlar sonucunda Partizan taraftarları deliye dönmüş ve "şike" başvurusu yapmış olmalarına rağmen Yugoslavya Futbol Federasyonu bu başvuruları dikkate almamıştır. Ve şikeli bu sonuçlar Kızılyıldız'ı Yugosyavya liginde şampiyon yapmış ve şampiyonluk sayısı olarak Partizan'ın önüne geçirmiştir.

Slovenya ve Hırvatistan'ın Yugoslavya'dan ayrılma istekleri tam bu sırada oluşmuş ve Tito'nun Yugoslavyası yıllarca sürecek ve binlerce insanın öleceği bir iç savaşa ardından bölünmeye çekilmiştir.

*

TARİH: 13 Mayıs 1990
YER: Zagreb Maksimir Stadyumu
MAÇ: Dinamo Zagreb-Kızıl Yıldız
SONUÇ: Asla eskisi gibi olmayacak Yugoslavya.
Yugoslavya'da yaşanacak 'iç savaşın ön provası' olan futbol maçının 31. Yıldönümüne doğru yaklaşırken olaylara yakından bakmak isteyenler için hikâyeyi anlatıyorum:

TARİH: 4 Mayıs 1980
YER: Split
MAÇ: Hajduk Split-Kızıl Yıldız
İlk yarı biterken gelen anons; geceyi bıçak gibi kesecekti! Tito’nun ölüm haberi açıklanıyor, herkes ağlayarak; “Yoldaş Tito çizdiğin yoldan ayrılmayacağımıza yemin ederiz” şarkısını söylüyordu.

1980'de bir futbol sahasında dahi yemin eden Hırvat ve Sırplar, daha 1990'a gelinmeden o yoldan ayrılmaya başlanacağını nereden bilebilirdi ki? Aşırı uç milliyetçi olanlar bunu çok iyi biliyordu! Çünkü konu Balkanlar olduğunda milliyetçilik; bir kanser hücresinden farksızdı. Tito'nun 1980'deki ölümü öncesi derinleşmeye başlayan ekonomik bunalım, beraberinde etnik çekişmeyi getirmişti. 1980’ler boyunca 1974 anayasasının da verdiği yetkilerle federasyonu oluşturan cumhuriyetler ekonomik ve siyasi alanda merkezden neredeyse bağımsız davranmaya başladı.

Yugoslavya'nın artan borç yükü; 1983’ten sonra ekonomik istikrar programı doğrultusunda köklü reformları zorunlu kıldı. Reformlar da sonuç getirmeyecekti. Meydan; aşırı milliyetçilere kaldı. 1981’de Kosova’da başlayan siyasi gösteri ve eylemler, öteki cumhuriyetlere de sıçradı.

1987'de iyiden iyiye alevlenen Kosova'daki protestolara, iç savaştan sonra Batı tarafından soykırımcı ilan edilecek olan Slobodan Milošević müdahale etmek üzere harekete geçecekti. Kosova'da Arnavutlar ile azınlık Çetnik mantalitedeki Sırplar arasında gerilim artarken, Çetnik Sırplar provokasyondan geri kalmıyordu.

Ülkenin her yerinde gerilimi artıran Çetnik Sırplar, Hırvatları da sık sık kışkırtıyordu. Kırılma noktası; Dinamo Zagreb-Kızıl Yıldız maçına kısa süre kala Yugoslavya içerisindeki federasyonunda Hırvatların aşırı Hırvat milliyetçisi Franjo Tudjman'ı başkan seçmesiyle başladı.

Politikacılar Sırbistan'da çoktandır, "Halkın takımı" Kızıl Yıldız ve "Ordunun takımı" Partizan'ın tribünlerine eli kanlı suçluları yerleştirmeye başlamıştı bile. Sporun çok önemli olduğu coğrafyada tribün gruplarının ele geçirilmesiyle, kitlesel kaos amaçlanıyordu. Dağılmaya ilerlenen Yugoslavya'da Kızıl Yıldız tribünü 1989'da aşırı milliyetçi yapılanmaya gider. Red Devils, Ultras ve Zulu Warriors birleşip Delije'yi oluşturur. Delije'deki, "Deli" Osmanlı'dan kalma. Sırpların kullandığı anlamı: "Cesur, güçlü adam"dır.

"Halkın takımı" Kızıl Yıldız'ın gittiği Delije oluşumu, kulübün temel yapısını reddeder. O dönem aşırı milliyetçi Sırplar (Çetnikler - Sırpçada çeteci demek) tribünü ele geçirir. Öyle ki liderleri de Bosna Savaşı'nda katliamlar yapacak olan Željko Ražnatović (Arkan) yapılır.

Željko Ražnatović (Arkan) o dönem Delije tribünlerine getirilir çünkü; savaş başlayınca 'Kaplanlar' adlı Çetnik milislere liderlik edecektir. 'Provayı' 1990'daki D. Zagreb-Kızıl Yıldız maçında yapar. 3.000 Delije üyesi tren ve arabalarla Zagreb'in yolunu tutar. Kaos, kapıdadır!

1989-1990 Yugoslavya 1. Futbol Ligi'nde mücadele eden takımların listesini gösterir Yugoslavya haritası aşağıda. Ancak şampiyonluk yarışını sürekli Sırpların takımı olan Kızıl Yıldız ve Hırvatların takımı Dinamo Zagreb veriyordu. Yani 13 Mayıs 1990'da Zagreb'deki maç olay çıkarmak için 'biçilmiş kaftan'dı.

D. Zagreb-Kızıl Yıldız maçı öncesi aşırı milliyetçi Hırvat ve Sırp taraftarlar, Maksimir Stadı dışında birbirlerinin araçlarını ateşe verdi. Taş ve sopalarla kavgalar ettiler. Ancak asıl olaylar stadyumun içerisinde yaşanacaktı. İlk düdük sonrası her şey çığırından çıktı.

Kızıl Yıldızlılar, yani Delije; güney tribünün alt kısmında oturuyordu. Maç öncesi Sırp milliyetçiliğini öven tezahüratlar ve şarkılarla Hırvatları provoke ettiler. Hırvatlar da kendi milliyetçi şarkılarını söyledi ve Delije ile tribünde karşılıklı taşlı kavgalara giriştiler.

İki taraf da tribünlerdeki demirleri/kapıları kırdı ve sıcak temas başladı. Ülke Yugoslavya olduğu için polislerin içinde de Sırp, Hırvat, Boşnaklar vardı. Bazı polisler, aynı üniformayı giydiği arkadaşlarıyla kavga ediyordu. Kendi etnik kökeninden olan taraftarları koruyarak. Arkan liderliğindeki Delije, yanlarında getirdikleri asitlerle önlerindeki tribün demirlerini eritti ve sahaya daldı! Bu kez tribündeki kaos, saha içine yansımaya başladı. İki takım taraftarlarına da polis zırhlı araçlarla müdahale etmeye çalışıyordu. Olayların önü alınamadı. Kızıl Yıldız soyunma odasına gitti. Dinamo Zagreb sahada kaldı. Ve Hırvat Zvonimir Boban sahada kendi taraftarına müdahale eden -Sırp kökenli olduğunu tahmin ettiği- polislerden birine tekme atar. Sonradan vurduğu polisin Boşnak kökenli Refik Ahmetović olduğunu öğrenir.

Zvonimir Boban ilerleyen yıllarda gerçekleştirilen bir röportajında, Kızıl Yıldız maçındaki 'tarihi tekme' sorulunca, “Yine olsa yine o tekmeyi atardım” açıklamasını yapar. Aşırı milliyetçi Hırvatlar için 'kahraman' olan Boban'ın attığı tekme; her ne kadar bir Boşnak polise atılmış olsa da onlara göre polisler, 'Yugoslavya içerisinde baskınlaşmış merkezi Sırp yönetimini' simgelediği için kutsallaştırılır. Tekme anı kent duvarlarına dahi kazınır. Savaşın nedenlerinden biri, Dinamo Zagrep kaptanı Zvonimir Boban'ın polis memuru Refik Ahmetović'e karşı uçarak attığı tekmeden sonra Boban, Hırvatistan'ın milli kahramanı ilan edildi!

Bu olayların yaşandığı gün Zagreb’in Maksimir Stadı, cehennemden farksızdı. Bu maç; Yugoslavya'yı direkt savaşa taşımasa da dolaylı yoldan kitlesel nefreti, bölünmeyi ve ayrışmayı tetikledi, hızlandırdı. Kayıtlara göre Zagreb'de 117 polis, 39 Kızıl Yıldız ve 37 Dinamo taraftarı yaralandı. Yüzlerce taraftar gözaltına alındı.

Yazıyı burada bitiriyorum. Çok sıkmadan bükmeden yazmaya çalıştım. Siz özellikle son 10 yıldır ülkemizde yaşanan futbol oyunlarını yorumlayın ve bu yazıda anlatılan hikâyenin üzerine oturtun.

Kaynak: Gelişim Spor,  Fatih Saboviç