Geçen yıl bugünlerde Macaristan’da seçim vardı. Ülkeyi otokrat bir yönetimle 12 yıl yönetmiş Viktor Orbán yönetiminin karşısına “Orban artık gitmelidir” ortak paydasında birleşen altı partiden oluşan bir ittifak çıkmıştı. Bu ittifakta; sosyal demokratlardan Hıristiyan muhafazakârlara,  yeşil soldan bağımsızlara kadar tamamen birbirinden farklı görüşlere sahip partiler vardı.

Muhafazakâr bir adayla ve ortak listeyle sandık başı yaptılar. Kamuoyu araştırmaları, anketler iki ittifakı %41’e karşı %39’la başa baş gösteriyordu. Kararsızlar ise %16 civarında idi.

Seçim yapılıp sonuçlar açıklandığın tüm Macaristan şoke olmuştu. Çünkü otokrat başbakan Viktor Orbán rakibi altılı ittifaka %20 fark atmış seçimi %34’e karşı %54’le kazanmıştı.

Seçim sonrası yapılan siyasi analizlere göre, işler son birkaç haftada otokrat başbakan Viktor Orbán lehine değişmişti. Seçime altı hafta kala Rusya Ukrayna’yı işgal etmişti. Rusya dolaysıyla Putin yanlısı olarak bilinen Viktor Orbán bunu fırsata çevirdi. O güne kadar Macaristan’da yaşanan gıda fiyat artışları tartışılırken, Macar lider Viktor Orbán “sorun güvenliktir” dedi. Kontrolündeki medyayı kullanarak, yaklaşan fırtınada ülkeyi en iyi kendisinin koruyabileceğini algısını Macar halkının zihnine kazıdı.

İşte aniden beliren bu belirsiz durum karşısında Macar seçmen, yeni ve deneyimsiz bir lider yerine, kendisini en iyi koruyacağına inandığı tanıdığı güvenlik vadeden otokrata oy verdi.

Halklar ya da bireysel anlamda insanlar, dünyanın hemen her yerinde, “özgürlük mü yoksa güvenlik mi?” sorusu karşısında “güvenliği” seçiyorlar! Bu nedenle özgürlüğü savunan muhalefet karşısında otokratlar güvenlik endişesini büyütüyorlar.

Bu örnekten şuraya gelmek istiyorum:

Seçime iki haftadan az bir süre kalmışken, yapılan kimi açıklamalar hiç de hayra alamet değil. Konuyla ilgili okuduğum kimi makalelerde, tek adama evirilmiş otokrat yönetimlerle yapılacak seçim mücadelesinin çok çetin geçeceğini ve bu yönetim biçimlerinin iktidarı kola kolay bırakmadığının tarihte çokça örneğinin görüldüğünü belirtiyor. Ancak Türkiye dünyanın hemen birçok yerinden farklı bir yapıya sahip. Ve muhalefet beklendiği ölçüde güçlü.

Demokrasi trenine binip daha sonra otokrat bir tek adam rejimine evirilen siyasi iktidar, 14 Mayıs’ta yapılacak seçimle sandıkta devrilirse bu demokrasi tarihi açısından dünyaya da çok önemli ümit verici bir örnek olacak!