Sevgili dostum; yaşanılan bütün olumsuzluklar karşısında, endişeleniyor; bir felakete sürükleniyormuşçasına kaygılanıyoruz bugünlerde...

Bazıları için kaygı, yasanması gereken, hayatın anlamını keşfetmeye açılan bir kapı... Kaygı  durumunda iki seçeneğimiz olduğu kesin!

Bundan kaçmamız mümkün olsa da, bu tabi ki yapıcı bir çözüm olmayacaktır... Stesinden görmek için birkaç hap da alabilirsiniz, uyuşturucu da, alkol de...Hatta meditasyon terapisi de yapabilirsiniz...

Ya da dinin manevî şifa veren huzurlu kollarına da kendinizi bırakabilirsiniz...

Ancak, bu yollardan hiçbiri sizi, yaratıcı etkinliğe götürmeyecektir; sadece vakit kaybedeceksiniz ve oraya buraya savrulacaksınız...


Aslında, bütün dünyanın kapınızı çaldığını zannedersiniz kaygılı yaşamlarınızda...

Buna karşılık bir şey yapmak zorunluluğu hissettiğinizde, kendi özünüzü bulmuş oluyorsunuz. İşte bu tip insanlar için yaratıcılığı  ve cesareti teşvik eden bir şeydir, kaygı... Aslında bizi insan yapan da budur. Benliğinin ve görevlerinin bilincinde olan insanlar, elbette ölçeğinin de bilincindedirler.

Kadın, erkek ve hatta çocuklar; canlılar aleminde, öleceğinin farkında olan yegane varlıklardır. Bu ruh hali, normal kaygıyı ortaya çıkarıyor; bunu hissetmekten kendini alamayanlar, kendini yeni fikirlere veriyor; kitaplar okuyor; kitaplar yazıyorlar; dayanışma ve iletişim becerilerini geliştiriyorlar; sevdikleriyle ve dostlarıyla zamanını paylaşıyorlar...

Diğer bir deyişle, kişiliğin yaratıcı değişimini yaşamanın yolunu seçiyorlar. Bütün bunlar, öleceğimizi bilmemizden kaynaklanıyor... Oysa ki, hayvanlar ve bitkilerin olan bitenden haberi olamaz...

Gelecekle ilgili karamsarlığımızı ve bozulan dengeler karşısında sabrımızı ve mücadele azmimizi geliştiren kaygı bu işte!

Açıkçası bize, "Hayatta olduğun bu yılları en iyi şekilde geçir! Zamanını kaliteli iş çıkarmak için harca!" diyor...

İnsanlık aleminin yapmaya çalıştığı şey de işte bu! İşin aslı sevgili dostum; eğer özgürlüğümüz olmasaydı kaygılarımız da olmayacaktı.

Özgürlüğü olmayanın kaygıları da yoktur...

Özgür insanlar, tetikte ve her daim uyanık olmak zorundadır. Yapilacak her şeyin bir etkisi olduğu bilinciyle hareket eder; bunu yapmak için kendine biçilen bir ömrünün olduğunun bilincindedir...

Velhasılı kelam sevgili dostum; kaçmak yerine bir amaca bağlanmak; yani insanı miskinlik ve tembellikten kurtararak her alanda yeteneklerini zorlayarak üretken kılmak, ilahi yasanın da emri olduğunu unutmamalısın!
Insanın kısacık ömründe kayda değer şeyler yapması için "kaygı" olması gerekendir...

Tabi ki, mücadele azmi olan cesur insanlar için...

Sonuç olarak, insanın kendine yakıştıramadığı bir şeyi yapmaması vicdanının ta kendisi ve sesidir...
İlâhi güce-kudrete verdiğin sözü yerine getirmektir; "Temiz vicdanlı olmak..."

Sürü gibi arzularının peşinden gitmeyip hayata anlam kazandırmak ve katmaktır...

Karakter sahibi olmak, şahsiyetli olmak ve cesur olmak insanı insan yapıyor sevgili dostum! İlahi kudreti anlamak, sevgi ve bilgelikten geçiyor...

Aldanma kaygının yıkıcılığına!

Ona karşı bir yol aç ve yürü,  yürüyebildiğin kadar; elbette takdir eden olacaktır? Kim bilir!...