Tarihe bir not düşmek gerek sevgili dostum; bu günlerde yaşanan acıları anlatmak için...Tarifi imkânsız bir yıkımın acılarını ve yaralarını saracak uzun bir zaman var önümüzde. Elbette bilinmez; neler getirir zaman... Felaketin maddi boyutu bir şekilde hesaplanabilecek ama kayıp ve ölen insan sayısı hiçbir zaman net olarak bilinemeyecek; ya da bilinse de açıklanmayacak; belki de devlet sırrı olarak kalacak! İşte, yaşananların en can yakıcı, keder ve hüzün verecek yanı bu tabi ki...!

İktidarıyla muhalefetiyle, ne yazık ki siyasetçi zümresi birbirine kükremeye devam edecek; yaşanan bu dramdan, yarar sağlama ya da aklanma süreci de başlayacak. Birileri, birilerinin istifasını isteyecek; ama o da ne? İstifa etmeyi kimse kendisine yakıştırmayacak; "bu dramda vebalim yok" dercesine... Çünkü şu seçim denilen, milletin demokratik hak ve özgürlüğü çok yakın...

Böyle bir dönemde, bazen öyle diplomalı insanlar görüyoruz ki, insan içinden "bu kadar cehalet ancak eğitimle mümkündür " diyesi geliyor; ama neyse...
Bir taraftan da, omuz omuza bütün gücümüzle acıları dindirmenin çarelerini arıyoruz. Her zamanki sorunumuz bu sevgili dostum; kavgadan, üstünlükten ve didişmeden medet umuyoruz ne yazık ki! Elbette eleştiriler ve yakınmalar, sesi yükseltmeler, feryat edenler olacak; ve hatta "acısı olan insan ne derse haklıdır; bir şey denilmez" denilecek! Denilmesine de, kimse sorumluluk almayacak, bir ciddi öneri sunmayacak, konuşacak da konuşacak. Siyasetçilerimizin kronik hastalığı bu bildiğiniz...

Velhasılı kelam sevgili dostum;  insan "yapmam" dediği her şeyi yaptı; "yaparım" dediği hiç bir şeyi ise yapmadı...

Nihayetinde, sıradan hırsızlar paranızı, malınızı ve eşyanızı çalarken, politik hırsızlar ise geleceğinizi, hayallerinizi, bilginizi, eğitiminizi,  zamanınızı, sağlığınızı, gülümsemenizi ve haklarınızı çalar...İkisi arasındaki fark ise sevgili dostum; sıradan hırsız sizi seçer; politik hırsızı ise siz seçersiniz...Üstelik hiçbir sorumluluk da kabul etmeyerek, ne milletin, ne de Allah'ın huzurunda özür ve bağışlanma dilemez bu tipler...Çünkü kibirlidirler; kurnazdırlar...Bu iflah olmaz kibirleri ve kurnazlıkları nedeniyle, onların zekâ seviyesinden şüphe duyanlar,  bu tiplere "geri zekâlı" demekten kendini alamaz...

İşte böyle ne yazık ki! Ağlanacak halimiz varken susuyor ve gülüyoruz...

Bir gram akıllansak, elbette Allah bizi, şefkati ve merhametiyle sarıp sarmalayacak, kucaklayacak, koruyup kollayacak ama bilen kim dinleyen kim...?

Nereye bakarsan bak sevgili dostum; olan biteni görmedikten sonra bakış ne işe yarar ki? 

Canı yanmış insanlar üzerinden çıkar elde etmek ve oy devşirmek için saçmalayan bütün siyasetçiler, Türk siyasi tarihinin utanç sayfalarında elbette yerini alacaktır vesselam...