Öyle anlaşılıyor ki sevgili dostum; millet olarak konuşmayı seviyoruz. Herhangi bir konu olmasa da, dereden tepeden, şuradan buradan bir şeyler bulup dillendiriyoruz. Gündem oluşturmak ve dolayısıyla çok izlenip izlenme rekorları kırmak uğruna televizyon ekranlarında birileri, birileri hakkında ha bire konuşup duruyor; ahkâm  kesiyor. Konuşmasına konuşuyoruz da, düşünmeden ve bir analiz yapmadan "iş olsun torba dolsun, dostlar alışverişte görsün! " kabilinden dedikodu ve gıybet etmeye kadar uzanan geniş bir alanımız var...

İşin başka yönü de var elbette! Konuşuyoruz konuşmasına da, dinleyen var mı yok mu onu da bilmiyoruz! Hele ciddi konular, beynimizle kulaklarımız arasındaki iletişimi tamamen kopmasına neden oluyor.

Birileri uyurken birileri çalışır, 

Birileri yerken ve tüketmeye sevdalıyken birileri üretir... 

Birileri kendini yalnızlığa adamışken ve kendinden başkasına bir yararı yokken, birileri cemiyet adamlığına soyunur; dertlinin derdiyle dertlenir...
Birileri borsada, bitcoinde, faizdeki parasını gece gündüz düşünmekle ve "para mı nereye yatırsam daha çok kazanırım" diye düşünürken, birileri de, rızkının peşinde koşmakla uğraşır; didinir; çabalar durur; helal kazanç için dua eder...

Birileri "arsa mı, ev mi, araba mı alsam" diye düşünürken birileri de, ata yadigârı toprağını güzelleştirmenin ve kendi bekçiliğini yapmanın peşindedir...
Birileri, yaptığı her şeyden çıkar bekleyip yatıp kalkıp "şu kadar, bu kadar kazandım" deyip oyalanırken ve bundan büyük bir haz alırken, birileri de "kimin elinden tutabilirim ya da gönlüne  dokunabilirim" arayışındadır...

Kimileri mutluluğu parada, altında, malda mülkte, kumarda kazandığı parada ararken, birileri de minicik dünyasında küçük şeylerle mutlu olmanın hazzını yaşar...   

Kimileri en yakınındakilerin mutluluğundan mutsuz olup üzülürken, başkalarının mutsuzluğundan mutlu olup sevinir, kimileri de herkesin iyiliğini ister...
Kimileri "krizleri nasıl fırsata çevirip büyük kazanırım" diye düşünürken, birileri de "bu zor koşullarda nasıl birbirimize destek oluruz" arayışındadır...
Birileri, nasıl yakınındakileri çalıp çırpmanın, dolandırmanın ve üçkağıtçılık yapmanın peşindeyken, birileri de, yakınındakilerin kusurlarını gidermenin derdindedir...

Birileri, "bana dokunmayan yılan bin yaşasın", "her koyun kendi bacağından asılır " deyip hiçbir şeyi umursamazken ve kenarda sinsice beklerken, birileri de memleket meselesi deyip diliyle ve eliyle haksızlıklara tepki gösterir... 

Velhasılı kelam sevgili dostum; konuşuyoruz konuşmasına, izliyoruz izlemesine de, insan olarak, toplum olarak bir arpa boyu yol alamıyoruz. Ne okumayı biliyoruz, ne düşünmeyi ne de analiz etmeyi. Fikirlerimiz sahte ve taklitçi; yaptıklarımız ise tamamen kıskançlık üzerine kurulu ...
Yaptıklarımız da, çoğunlukla gösteriş ve caka satmak üzerine kurulu...

Madden fakir ama zengin gibi yaşamaya hevesli bir toplum işte sevgili dostum!

Bu çılgınca gidiş, bir depremle yerini sükünete bıraktı. Elbette zaman geçecek, kişisel hastalıklarımız tekrar peyda olacak...!

Kabul etmesek de,  toplum olarak ruhsal dünyamız karmakarışık; unutmak için deliliğe vuruyoruz. "Ne olacaksa olsun!" dercesine...

Üstelik bir de kurtarıcı veya bir kahraman arıyoruz.

Var mı öyle bir dünya bilinmez ama, bulabilene aşk olsun!