Nasıl adam olunur bilen bilir sevgili dostum! "İlmini, ahlâkını, bilgini, servetini, öğrendiğini, ürettiklerini, sevgisini ve zamanını paylaş" diyen bilge adamın; insanları birbirinden uzaklaşmaya değil, yakınlaşmaya davet ettiğini öğrendiğimizde adamlık makamına çıkacağımız kesin...!

Gün yüzü görmemiş; kara düzen içinden gelip geçmiş nesillerden bize miras kalan varlık yokluk, açlık tokluk duygusu, içimize yerleşmiş bir travma gibi, beynimizi kemirip duruyor. Bilinçaltına, hep kötü maziyi kazıyıp durmuşuz. Elbette gelişiyoruz; ama maddi, ama manevi, ama fikren, ama aklen hiç farketmez! Geliştikçe ve büyüdükçe pişmanlık üzerine pişmanlıklar yaşıyoruz. Günün güzelliklerini görmek dahi istemiyoruz ya da göremiyoruz. Öyle bir ruh haline bürünmüşüz ki, bir uğursuzluk, bir bela, bir dert ve bir musibet gelip kapımızı çalacak diye korkuyoruz sanki. Huzur aramasına arıyoruz ama huzursuzluk çağrıştıran her şeyi de yapıyoruz ne yazık ki!

Gün yüzü görmemiş, hayatta kalabilmek için canla başla, arazilerde, tarlalarda dur durak bilmeden çalışmış üretmiş; kısacası rızkının peşinde koşmuş olan atalarımız ve büyüklerimiz bize bu mirası bırakırken,  herhalde bu kadar kötü yönetileceğimizi ve böyle bir talihsiz dönem geçireğimizi tahmin etmemişlerdi. Yüzü gülmeyen bir toplum düşün sevgili dostum; mutsuzluk bir tarafa, umutsuzluk hastalığına yakalanmış gibi, gariban gibi, değersizmiş gibi hissediyor kendini...Üstelik de ezik; onuru ve insani bütün değerleri ayaklar altına alınmış hissinde...Böyle zamanlara sinsi, kurnaz, uyanık ve paraya tapanların devri de denilebilir. Meydan, kötülükle eşdeğer kafa yapılarına veya aklını kiraya vermiş olanlara kalmış; bunlar kendilerini acayip keyifli hissediyorlar; insanlardan intikam almak istercesine durmaksızın hamleler yapıyorlar. Bazen başarıyorlar; bazen başaramıyorlar. Lâkin  "yeter artık vazgeçiyorum!" diyen de yok!

Velhasılı kelam sevgili dostum; bu koşullarda, kâmil insan, yani olgun insan olabilene ne mutlu!  

Ah sevgili dostum ah! Insan olanın hüznü bitmez. Doğru insanlar, eğrilerin çoğaldığı dünyada, kirpiklerini birbirine zor kavuşturur ama sabırlı ve dirençlidirler. Değişen koşulları gözden geçirip yeni bir yol haritası çizerler. Düşünürler; çözümü ekip ruhunda ararlar. Bilirler ki, gerçek inanç sahiplerine kalıcı bir hüzün yoktur; yaşadıkları hüzünler geçicidir; bugün ya da yarın hiç farketmez..!

Nihayetinde, insanı biriktirdiği şeyler değil; paylaştığı şeyler insan yapıyor. Gerisi Allah kerim...