Herkes kendi ayıbını bir kenara bırakmış, başkalarının ayıbını konuşmakla meşgul sevgili dostum! İster bir kişilik bozukluğu deyin, ister ahlâksız bir tutum deyin, ister zayıf inançlıların bir zaafı deyin; sonuçta manevi bir hastalık göstergesi gibi duruyor. Aslında, insan olana yakışan bir tavır değil ama, maalesef çoğu kişide yerleşmiş bir huy da denilebilir.
Hani derler ya, her yerde bir hayat var; her evde ve hatta dışarıda oturulan her mekânda ve masada bir hayat, yani türlü türlü dertler, konuşulacak meseleler var; bitip tükenmeyen gerçek hikâyeler...Hangi ortamda olursa olsun, ister istemez kulak misafiri oluyor insan hararetli konuşmalara... Bazen bir kafede, bazen bir restoranda, bazen de yolculuklarda...İşte bunlardan biri:
Kadın, karşısında oturan diğer bir kadına, uzun uzun yeğeninin nişanlısından bahsederken, sürekli nişanlı gençlerin aralarında geçen konuşmaları çekiştirip durmakla kalmıyor; haklılığını ispat etmek istercesine diğer kadına dert yanıyor; "şunu dedim, bunu dedim" diyerek, ondan onay bekliyor. Ayrıntılara girdikçe, ukalalıktan öte bir muhabbet geliştiriyor. Dışarıdan bir insanın dinledikçe utanası, sıkılası ve arlanası geliyor! Hesabı konuşan kadının ödeyeceği her halinden belli...Durmadan, karşıdaki kadının ne dediğine bakmadan, ha bire konuşuyor da konuşuyor. Aman Allah'ım! Diğer kadın, söylenenlere karşı "evet haklısın, bak sen, hadi ya, yani, öyle mi?" gibi kısa cümleler kurmakla meşgul...Klasik gelin kaynana muhabbetlerini andırıyor bütün cümleleri...Kız tarafı, erkek tarafı deyip duruyor. Gençler cahil ve akılsız, onlar ise her konuya hakim sanki! Bir yuva kuracak olanların ciddi ciddi dedikodusunu yapıyorlar; ama rahatladıkları kesin gibi! Müthiş bir ego ve süper bir özgüven; anlatmak imkansız...
Konuşacak bir şey kalmamış ya da çenesi yorulmuş olacak ki, "neyse" deyip ayağa kalkarken, "Amaaan! Allah, herkesin gönlüne göre versin!" temennisinde bulunarak masayı terkediyorlar.
Aslında ne güzel bir temenni, dilek ve duadır bu sevgili dostum! Lâkin, o "amaan!" kelimesi olmasa...! Üstelik, kimin, ne niyetle söylediğine bağlı olduğu da kesin gibi. Bazen "yapacak bir şey yok", bazen "ne hali varsa görsünler", bazen de " bizden günah gitti, baksınlar başlarının çaresine" dercesine kullanılan bir cümle olmuş; yani kinaye dolu bir cümle... Allah herkesin kalbine göre versin derken,
"iyiye iyilik, kötüye kötülük" der gibi!
Kısacası kimin ne niyetle söylediğine bağlı bir cümle bu...
Velhasılı kelâm sevgili dostum, dilimize pelesenk ettiğimiz her cümleye niyete göre bir anlam yüklüyoruz. Dua edelim derken, dua mı, beddua mı ediyoruz kimse farkında değil sanki!
Sen, sen ol sevgili dostum; "Allah herkesin gönlüne göre versin!" dua veya temennisindeki, adaleti sev ve el üstünde tut! Gerisi Allah kerim...