Kin, nefret, öfke ve kıskançlık bizi yeyip bitirecek sevgili dostum! Nasıl bir ülke olduk böyle? Yoksa bastırılmış olan her ne manevî hastalık varsa bir salgına mı dönüştü? Anlamak ve anlamlandırmak gerçekten çok zor... 

Geçmişi insanın yakasını bir türlü bırakmazmış sevgili dostum; özellikle de siyaset sahnesinde olanları...! Türk siyasi tarihinde, olmadık biçimde bel altından vurma girişimlerinin hemen hepsi denenmekle kalmadı; siyaset ahlâkı denilen bir eski geleneğimiz de yerle bir oldu; çöpe gitti. İnsanları sırf muhalif veya farklı görüşlere sahip diye fişlemek, dışlamak, "ya bizdensin ya da bizden değilsin" diyerek, aşağılık bir dünya görüşüne sahip olmak, ne kadar elem verici, ne kadar kahredici bir duygudur bilemezsin...İnsanların canını yakmaktan zevk almak kadar insanlık dışı bir davranış biçimi,  ancak ve ancak zorba veya gangster ruhlu tipleri  çağrıştırıyor. Varsa yoksa yükselen egolarını tatmin etmekten öteye geçemeyen bir avuç insana mahkûm  kalmış gibi yaşamak, ne kadar utanç verici bir duygudur bilir misin sevgili dostum! Al birini vur ötekine! Görünür olmak, popüler olmak sanki her şeymiş gibi, salyalar ortalığa saçılıp duruyor. İktidar icraatlarını anlatırken, diğerleri ne yapsın; hayalleri üzerinden senaryolar kurmakla meşgul; geveleyip duruyorlar! Şöyle oturaklı, güven veren, toplumu birleştirici bir rol model bulmakta aciziz sanki! Unutulan bir şey var ki sevgili dostum; bu memleketin hali hazır durumda, ilk sırada demokratik hak ve özgürlükler elde etmek gibi bir talebi yok; gerçek bu! Üstelik demokratik olduğunu iddia eden liderlerin ve siyasal partilerin de demokratik bir çerçevede işlerini yaptıklarını veya buna gerçekten inandıklarını söylemek de zor. Bu güne kadar hiçbir parti kendi iradesi ve isteği doğrultusunda, daha demokrat bir toplum ve Türkiye için ileri adımlar atamadı. Bütün bunlar hep bir dış baskı unsuru ve içte de bir avuç aydının cesareti ile gerçekleştiğini unutmamakta yarar var...Doğru düşünüp de yanlış konuşan, öfkesine engel olamayıp ileri geri konuşan siyasetçilerin ülkesi burası. Medenice tartışamayan, birbirine söz hakkı vermeyen, çığırtkanlık yapanların dünyası olmuş bu siyaset sahnesi sanki...
Velhasılı kelam;  sürüler arazide otluyorlar sevgili dostum!

Çoban cep telefonuyla konuşuyor; köpekler pusuya yatmış gibi; olan biteni seyrediyor. Hava puslu, çoban dertli; sürüye yatak aramakta...Üstelik, kurban da yaklaşmışken...

Bazıları, "dünya erken kalkanlarındır" der...Ama gerçek bu değil sevgili dostum! "Dünya, mutlu uyananlarındır..."
Herkes, kendine sığınacak güvenli bir liman ararken sevgili dostum; sen sadece, "özgür olmak istiyorsan oyun oyna" diyorsun...Ne garip, ne tuhaf...!