Uzun bir aradan sonra tekrar merhaba. Beşiktaş maçı, Milli maçlar derken Trabzonspor'un rakipleri ile arasındaki puan farkı kadar olmasa da arayı baya açtık.
Umarım iyisinizdir. Gerçi kötü olmanızı gerektirecek bir durum yok, en azından futbol açısından.
Gaziantep maçını da kazasız belasız geride bıraktık. Puan farkını koruduğumuz gibi namağlup ünvanını da devam ettirdik. Her şey çok güzel gidiyor, diliyorum ki sonu da böyle güzel olsun.
Oynanan futbol, hakem tartışmaları vs. yazmayı düşünmüyorum. Bugünkü yazım puan farkının ne anlama geldiği üzerine olacak.
Şampiyonluk yarışında rakip kabul ettiğimiz takımlarla minimum 10 puan olmak üzere bariz bir puan aralığı oluştu.
Bizim açımızdan hava hoş ama bu durum bazıları için farklı anlamlar ifade ediyor. Peki nedir bu puan farkının hikmeti.
Puan farkının açılması rakip takımların taraftarlarının sizin maçlarınızı titizlikle takip etmesi demek. Her biri birer MHK üyesi havasında maçınızı takip eder, hakem hatası arar, kendileri lehine verilse Çanakkale Boğazı gibi savunacakları kararların size verilmesine isyan ederler. Aleyhlerine verilse 1 hafta konuşacakları hatalar sizin aleyhinize yapılsa alkış tutarlar. At yarışında geride kalan atların şevki jokeyin elindeki kırbaçtan ziyade en önde giden atı yetişme içgüdüsüdür.
Bırakın maçlarımızı izlesinler, güzel futboldan istifade etsinler. Rakip olsalar bile bu onların da hakkı.
Puan farkı; objektif diye bilinen futbol yorumcularının başka takımlara karşı dillerinin dönemediği ithamları size çok rahatlıkla yapabilmeleri demek. Futbolcunuzun özel hayatına laf etmekten, futbolcularınızı demoralize etmeye çalışmaktan asla geri durmazlar. Bu onların içinde yatan fanatikliğin, holiganlığın dışa vurumudur sadece. Dert etmeyin, konuşur konuşur susarlar.
Puan farkı; Trabzonspor'un arkasında büyük desteklerin olduğunu ortaya çıkarır. Biz maçlarımızı hep bu destekler sayesinde kazanırız mesela, güzel futbolmuş takım oyunuymuş hikaye, olay destekte bitiyor. Bu desteklerin yıllardır bize yardım ettiğine inanılıyor ama ne hikmetse yıllardır hep doğranıyoruz, şampiyonluğumuz hiç ediliyor falan. Destek elidir o kardeşim, destek eli. Bu iddia karşısında sizlerin de çok ulvi bir görevi var; gülüp geçmek. İsteyen kahkaha da atabilir, ben bıyık altından gülmeyi tercih ediyorum.
Açılan puan farkı; güzel futbol oynayan ama zirveyi rahatsız etmeyen sempatik Trabzonspor'un yerini kendi taraftarı haricinde kimsenin sevmediği ve hatta nefret ettiği şampiyonluk güdümlü Trabzonspor'a devretmesi demek. Aramızda kalsın benim en sevdiğim olay bu. Ben her türlü engele rağmen hedefine giden Trabzonspor değilsem zaten doğru Trabzonspor değilim demektir. Trabzonspor'u sevmiyorlar, sevmesinler. Nefret ediyorlar, etsinler. Neden böye yapıyorlar peki, gümbür gümbür şampiyonluğa yürüdüğüm içim.
İyide kardeşim ben bunun için varım zaten, amacım bu. Hedefime gittiğim için mi sevmiyorsun beni, sevme ya lazım değil.
Puan farkı; bazılarının daha önce uyguladığı ve sonuç aldığı planlarını tekrar devreye sokmaya çalışması, Trabzonspor'u alaşağı atmek için ne gerekiyorsa yapılacaktır diyecek kadar ileri gidebilmesi demek. Cezası yok nasılsa, yaparsınız tabi.
Puan farkının bizim açımızdan bakıldığında da anlamı var; rakiplerin üzerinde kurulan psikolojik üstünlük. Bu durum aynı zamanda büyük bir sorumluluğu da beraberinde getiriyor. Gevşeme, rehavete kapılma lüksümüz yok. Çok daha konsantre ve ciddi olmamız gerekiyor. Hocamızın ve futbolcu arkadaşların bu güzel hava ile üstesinden geleceğine inandığımız bir konu.
Panik yok.
Gerildik yine. Sakin, 10 saniye boyunca derin nefes alıyoruz, 12 saniyede geri veriyoruz. 12 Saniye nefes alıp 13 saniyede geri veriyoruz. Bunu şampiyon olana kadar tekrarlıyoruz.
Güzel insanlar, size doyum olmaz. Bu yazımızı da burada bitirelim.
Sayılar, sevgiler...