Kötü zemin, vasat hakem, uyuyan VAR, geçit vermez direkler, bireysel hatalar, rakibe ikram edilen goller. Koca bir sezona sığacak tüm olumsuzlukların içine sığmayı başardığı 90 dakika.

Kopenhag maçından sonra Abdullah Avcı’nın söylediği "Skor olarak kaybetmiş olabiliriz ama oyun olarak kazandık" sözünün tam anlamıyla vücut bulmuş hali.

İki takımın da birbirini tarttığı ilk dakikalarda orta sahada kaptırılan bir top sonucu gelen gol ile başlayıp, 2-0’dan geriye döndüğümüz ama ne yazık ki yine orta sahada kaptırılan bir top ile rüzgarın tersine döndüğü ve anlamsız bir skorla sonuçlanan belki de son 1 yılda izlediğim en ilginç maç.

Futbolun içerisinde yenmek de var yenilmek de. Nasıl ki kazanınca seviniyoruz kaybedince de haliyle üzüleceğiz. İnsanız sonuçta, taraftarız.

Ancak bazı şeyleri dengeli yaşayabilmek de önemli. Uzun yıllar süren şampiyonluk hasretine son verilmesinde en önemli rolü üstlenen teknik patron Abdullah Avcı’ya karşı yapılan eleştirilerde de dozu ayarlayabilmek lazım.

Koşulsuz şartsız savunulmasına anlam veremediğim gibi bir iki mağlubiyette yerin dibine sokulmaya çalışılmasına da aklım ermiyor. Sevgili arkadaşlar, her şeyi doruklarda yaşayalım derken bunu kastetmiyorduk.

Kadro ve oyuncu tercihlerini, ortaya koymaya çalıştığı oyun yapısını vs. eleştirebilirsiniz, bu çok doğal. Öyle ki yapıcı eleştirilerden Hocanın bile pay çıkaracağını düşünüyorum. Ancak çıkıp istifa etsin, kovulsun tarzı akıl dışı söylemleri de hayretle takip ettiğimi belirtmek isterim.

Bunları Trabzonspor taraftarları söylüyor olamaz. Akıllı olalım, uyanık olalım.

Sistemler kolay kurulmaz, zaman ister. Hele ki görevde bulunduğu kısa sürede Trabzonspor camiasına şampiyonluk yaşatan bir teknik adamın böyle harcanmaya çalışılmasına aklı başında kimse müsaade etmez. Şu anda teknik adam üzerinden vurmaya çalışanların Trabzonspor düşmanları olduğunu görmeniz gerekiyor.

Ahmetcan kardeşimizin olağanüstü transfer başarısını görmezden gelen medyanın tek bir mağlubiyette nasıl atağa geçtiğini, kenarda köşede bekleyen sırtlanların nasıl hemen ortaya çıktığını, hazımsızlık çekenlerin nasıl rahatladığını görelim ve takımımızı, hocamızı, yönetimimizi hiç olmadığı kadar sahiplenelim, kucaklayalım.

Çarşamba gecesi, bazılarının rüyalarında bile göremeyeceği, ömürleri boyunca sadece hayalini kurabilecekleri, kıskançlıkla ve kem gözle takip ettikleri Şampiyonlar Ligi’nde eleme maçına çıkacağız. Takımımızın hiç olmadığı kadar fazla desteğinize ve dualarınıza ihtiyacı var.

Bu takım buralara tek galibiyetle gelmedi. Biz yenilgiyi unutmuştuk hatırladık, rakiplerimiz sevinmeyi unutmuştu hatırladılar. Biz onlara bazı şeyleri tekrar hatırlatma gücüne sahibiz. Yeter ki sevincimizin de üzüntümüzün de eleştirilerimizin de dozunu ayarlayabilelim.

Öfkeyle kalkan zararla oturur. Şimdilik şu Karadenizli damarınızı bir kenara bırakın, önümüzde kazanmamız gereken bir Şampiyonlar Ligi maçı var.

Saygılarımla,