Hayat her geçen gün daha da karmaşık ve istikrarsız hale geliyor.

Beşeri münasebetlerde hiçbir şeyin derinliğini ölçemiyor, en yakınımızdakiler de dahil olmak üzere kanaatlerimizde sürekli gelgitler yaşıyor, durmaksızın hayal kırıklığına uğruyoruz.

Sonunda bu hayal kırıklıklarından yorulmuş olarak içimize döndüğümüzde kendimizi hecelerken buluyoruz:

Nasıl yaşamalıyım ki her işimde sürekli hüsran kaderim olmasın, attığım her adımda hep pişmanlık kapımı çalmasın? Bu soru ile birlikte idrak etmeye başlıyoruz ki hayatımızı bu kadar sallantılı ve çalkantılı hale getiren her türlü ölçü ve ilkeyi bir tarafa bırakarak nicedir tuttuğumuz keyfimize göre yaşama yoludur.

Sonunda çok pahalıya mal olsa da öğreniyoruz ki, yaşamak şakaya gelmeyecek kadar tehlikeli bir işmiş...
Sevgili dostum! Küresel kargaşadan beslenenler alacağını aldı.

Önce aşı arkasından hemen ilacını uygulayıp iş tamamdır; diyecekler... Hayat eskiye dönecek ama travması ölene kadar bizim gibi zavallılar için devam edecek...

Ömrümüz yeterse bir 10 yıl daha eşekler gibi sürünüp geçmişi yakalamasak da kaybolan eşeğin en azından kuyruğunu bulmuş olacağız...
Sonuç olarak sevgili dostum; içinde insanlık erdemini ve olgunluğunu taşıyan, aklın terazisini kullanan, affetme, merhamet ve sevgi kültüründen gelen insanlar neredeyse İlahi güç yani Allah da oradadır.

Buna inananların ismine ister solcu, ister devrimci, isterse yenilikçi-demokrat- aydınlanmacı ne denilirse densin hiç farketmez...