Sevgili dostum; kalabalıklardan adeta kaçan insanların, sığınak haline getirdiği mekânlarda ayrı dünyalar, ayrı muhabbetler gösteriyor kendini...

İnsan, insanı hatıralardan ve vefa duygusundan dolayı özleyedursun; çoğu kez vicdanının sesini dinleyerek yol almak zorunda kalıyor.  

Bu buluşmalar elbette zoraki değildir; iyi karşılanırsan çoğu kez mahcup olursun!

Özlem ve hasret gidermek bir tarafa, bu dünyadan göçüp gitmiş olan insanların hatıraları da yad edilir. Esasında büyüklerin bıraktığı izlerdir bizi biz yapan! 
Aralarında bilgece konuşan insanlara rastlarsanız hiç de şaşırmayın!

Hayat okulu çok şey öğretmiştir onlara; yerli yersiz, konuşma aralarında bilgece cümle kurup sizi şaşırtması hiç de zor değil!

Ayrıntıları severler; hafızaları öylesine güçlüdür ki, ayrıntıların içinde boğulup gidersiniz çoğu kez! Anlatılanlar içinde kırgınlıklar da vardır, sevinçler de, pişmanlıklar da, keşkeler de...

Belki hepimizin bildiği, ama dillendiremediği ne konu varsa kendi lisanları ile net mesajlar vermelerine gıptayla bakıyoruz:
Ayık kafayla düşünerek işe  başlamaktan tutun da, pes etmemeye, çok iyi iletişim kurmaya, işe  yarar bir şeyler bilmeye, asla gururuna yenik düşmemeye, samimiyete, hayatın her anını daha dolu yaşamaya ve sevdikleriyle paylaşmaya, kararlar alıp sonuna kadar uygulamaya, idealler edinmeye ve hayalleri izlemeye ve nihayetinde deli gibi çalışıp başkalarına da çalışma şevki vermeye dayalı hayat felsefesiydi dile getirdikleri...

Bizler,  cümlelerin arasında kalıp sıkışırken, ayrılık vakti geldiğinde "otursaydın biraz daha!" cümlesi de bir siteme dönüşürcesine mırıldanır dudaklarında. 
Velhasılı kelam sevgili dostum; vedalaşma faslı biter; düşersin toprak yollardan izler bırakarak bir dahaki buluşmalara...