Farkında mısın sevgili dostum; hemen her seçim öncesinde tek başına iktidar olma sevdasında olan parti ya da partilerin, "Bu memleket koalisyon hükümetlerinden çok çekti" hatırlatması aslında büyük bir yanılgıdan ibaret. Çoğu kez de istikrar, istikrar vurgusu ve her sıkışmada da beka meselesi gündemden hiç düşmedi. Ve bazen de din elden gidiyor, gidecek saplantısı...Bunların hepsi aklı başında ve düşünen insanlar için sıradan ve gülünüp  geçilecek seçmen kandırmacasından ibaret şeyler aslında.

Bunları söyleyen iktidar mensupları bilmiyorlar mı ki, ülke aslında dört ya da beş partiden oluşan bir koalisyon hükümeti. Şöyle de düşünmek mümkün aslında; son dört yıl da işler yolunda gitmiyor; nedeni de iktidar partilerinin içten içe didişmeleri veya pazarlıkları...Sahnede görünen ise işler yolunda; tıkırında algısı. Buna karşılık, altılı masa denilen oluşumun henüz bir isminin konulamaması...Ha Bu gun ha yarın derken, dağıldı dağılacak algısı...Tabi ki, siyasette her şey mümkün ve mübah  görülüyor sevgili dostum! "Dün dündür; bugün bugündür!" düşüncesi siyasetçilerin kanına  işlemiş üstü kapalı bir strateji. Kısacası siyaset arenasında hiçbir gelişme artık sürpriz sayılmıyor. 

Muhalif kesimde güçlendirilmiş parlementer sisteme geçiş düşüncesi zaman içerisinde etkinliğini kaybediyor gibi. Mesela; neden güçlendirilmiş, demokratik bir başkanlık sistemini kimse savunmaz anlamak mümkün değil. İleri gidilecek yolları keşfetmek için yeni arayışlar yerine, dünyadaki örnekler üzerinden gitmek kimsenin aklına gelmez mi?  Hemen her şeye, yerli ve milli demekle doğru işler yaptığımız anlamına gelmiyorsa; milli birlik beraberlik çağrısı da her zamanki karşılığını bulamıyor malesef...

Velhasılı kelam sevgili dostum; muhalif bloğunun attığı  çoğu adımlar ve yaptıkları hamleler iktidara prim sağlamaktan öteye geçemiyor...Aklı başında olan her insan çok iyi biliyor ki, memlekette öncelikli iki sorun var çözülmesi gereken...Biri, hayat pahalılığı yani alım gücünün dibe vurması, enflasyon, gelir dağılımındaki dengenin ve adaletin bozulması...Diğer öncelik ise sığınmacılar meselesinin nasıl çözüleceği. Aslında muhalefet partilerinin ortak sesi bu iki sorunun çözüm yollarını tartışması ve kamuoyuna doğru dürüst anlatabilmesi...İşin kötüsü ve belki de en ahlâksızı ise muhalefetin, iktidarın başarısızlıklarından dolayı nasıl olsa oy kaybediyor olması ve de halkın ruh sağlığının bozulmasından faydalanmak istemesi... Kısacası dibe vurmuş bir ülkenin insanlarına moral vermek ve geleceğe dair umutlar besletmek belki de politikacıların en büyük avantajı şimdilik. 

Nihayetinde sevgili dostum; bütün bunları yapma iradesi sergileyen muhalifler, iktidarı her gün istifaya davet etme hakkına sahip olabilirler. Yoksa sahneye ve ekranlara çıkıp biz bu işi yaparız demekle olmuyor; olamıyor...