Tarih bu ya sevgili dostum; nice güzellikler ve kötülüklerle anılan insanlarla dolu...İşin ilginci, tarih yapan bir milletin evlatları olarak nedense tarihe zıt, bir o kadar da ilgisisiz. Bunun nedenini elbette birileri gün gelip anlatacaktır.
Tarihin derinliklerinde anlatılan bu ya sevgili dostum; meşhur Neyzen Tevfik Abdülhamid döneminde Mısır’a kaçınca 
Kahire’de beş parasız sokakta kalmış, 
bir Bektaşi tekkesine sığınmış. Neyzen’in 
"niyetsiz oruç tutuyordum" şeklinde tarif ettiği bu günlerde 
ağzında ekmek olan bir köpek gelir yanına.
Ve Neyzen, açlığın tesiriyle köpeğin ağzından ekmeği kapıverir.
Fakat sonra dayanamaz ve ekmeğin yarısını köpeğe iade eder. Köpek diyor Neyzen, Herhalde aramızda bir fark olmadığını düşünmüş olacak ki korkuyu atlattı ve ekmeği yemeye başladı.
İşte yarı kavga, yarı lokma paylaşmak suretinde başlayan bu ilişki çok sadık ve sağlam bir dostluğun da temeli olmuş.
Neyzen köpeğin adını Ashab-ı kehf’ten yani yedi uyuyanlardan birinin adı olan Mernuş koymuş ve yanından hiç ayırmamış.
Neyzen, Mısır’da iken paraya sıkıştığında Mernuş adını verdiği bu köpeği satar; köpek kısa bir süre sonra kaçarak Neyzen’e geri döner... Neyzen tekrar satar; köpek tekrar kaçar gelirmiş. Böylelikle hem yiyecek, hem de içki parasını temin edermiş bizimkisi.
Neyzen Mernuş’u son olarak Mısır’dan İstanbul’a dönecekken, vapur bileti alabilmek için satmış.
Vapurda köpeği bekliyor, gecikmiş; tam ümidini kesmek ve vapur da kalkmak üzereyken bir havlama sesi…
"Biliyordum geleceğini" diyor Neyzen...
Nihayetinde, köpeğinin ölümü üzerine derin bir üzüntü yaşamış...
Velhasılı kelam sevgili dostum; ha deli bir adamın eline kılıç verip sokağa salmışsın; ha ahlaksız bir adama makam ve güç vermişsin; birbirinden hiçbir farkı yok...!