"Yavaş yürüyebilirsin ama asla geri dönme!" demişti bilge adam...
Geçmişin gizli kulvarlarında dolaşma merakında olanlar için belki de en büyük tehlike bu sevgili dostum!

Şuurlu yani bilinçli insanların boş muhabbetten hoşnut olmadığını elbette biliyoruz ama, şu da bir gerçek ki, birilerine neyin doğru, neyin yanlış olduğunu anlatmak veya öğretmek gerçekten güç bir iş! İnsanlık tarihinde   de aynı seyri görmek mümkün...

Eskiye dair ne varsa hepsinin üstünü kapatmasa da, insan soyu, yürüyüşüne bir şekilde devam etmek zorunda kalmış. Çoğu şey bir zorunluluktan kaynaklanmış...

Bu yürüyüş binlerce yıl ağır koşullarda geçmiş gitmiş.

Gün gelmiş göç etmiş, gün gelmiş yerleşmiş, gün gelmiş işgal etmiş, gün gelmiş işgale uğramış,  felaketler yaşamış, gün gelmiş birilerinin zorbalığına maruz kalmış, gün gelmiş kendisine zorla dayatılan inançlara tabi olmak zorunda kalmış,  gün gelmiş mitolojilere ve masallara inanmak zorunda kalmış, gün gelmiş din adamlarının kurallarına göre yaşamak zorunda kalmış ve gün gelmiş sevgili dostum; insanın düşünce biçimi,  kafa yapısı ve çapı gelişmiş; şövalye ruhlu insanlar bütün cesaretiyle her  türlü riski göze alarak kafasını kaldırmış ve akıl çağına  imza atmış! İnsan aklı her  seyden üstün sayılmış...

Bedeller ödenmiş elbette; bedel ödeyenler tarihin sayfalarında kahraman olmuş ve kayda geçerek insanlığın kalbinde varlığını sürdürmüş; gün gelmiş teknoloji ve bilim gelişmiş; gün gelmiş ahlak anlayışı gelişmiş, gün gelmiş toplumların birbirine karşı üstünlük mücadeleleri yaşanmış; büyük ve yıkıcı savaşlar yaşanmış ve nihayetinde insan soyu düşe kalka hız çağı  denen bir çağı yakalamış...
Yavaş yürüdüğü zamanlar çok olmuş ama hiçbir zaman arkasına bakmamış sevgili dostum; bakmamış...