Sadece seçim öncesinde değil; ülkenin normal zamanlarında da, genellikle siyasal partiler tarafından farklı kamuyu araştırma sirketlerine ha bire anketler yaptırılır!

Ne gariptir ki, her firma, yaptığı anketlerin ne derece ciddi olduğunu gösterircesine tvlerde boy boy açıklamalar,  analizler yapmak zorunda kalırlar...

Aslında  sevgili dostum; anket yaptırmak siyasal partiler için ucuz ve hesaplı işlerdendir.  Yani, ne o memleketin dört bir tarafını adım adım gezip hem zaman, hem para, hem de emek sarfetmek zorunda kalmıyorlar.  Ancak, iddiası olan liderlerin başvurduğu bir yöntem artık halkın arasına girip onlarla buluşmak! Siyasi rekabetin bu denli yüksek olduğu Türkiye'de, bazen partilerin moral bulmak için başvurduğu bir yöntem anket yaptırmak!

İşin esası şu sevgili dostum; değişik sorular yöneltilerek halkın gündeme dair ne düşündüğünün ipuçlarını yakalamaktan ibaret bu anket sonuçları...

Sonuçlara  bakarak ahkâm  kesmek de, işin sadece romantik tarafı! Türkiye'nin son 5 yılında yaşadığı siyasal, toplumsal ve ekonomik dönüşümlerin sosyolojik analizini yapmadan ne söylenirse söylensin hepsi boş! Şu bir gerçek ki, cumhur ve millet ittifakı şeklindeki ilkel demokrasi ayrımının doğal sonucu olarak Türk toplumunun açık bir propaganda savaşlarına maruz kaldığını göz ardı etmemek gerekiyor...

Pandemi koşullarında Türk hükümetinin sektörleri destekleyememesinin acı sonucu, ekonominin işleyen kurallarının alt üst oluşu ve kayıplarını kapatmak isteyen imalat sektörünün, maliyetlerin arttığını ileri sürerek uyguladığı yeni fiyat politikaları ve kamu hizmetlerindeki zam haberleri, hepsi zincirleme bir kaza gibi yani...

Bir de pandemi ortamında siyasal partilerinin kenetlenip birlik oluşturmak yerine kendi menfaatleri doğrultusunda hareket edip, bir tarafta yerini korumak isteyen iktidar bloğu,  diğer tarafta ise muhalefet bloğunun iktidarın çaresizliğinden faydalanarak onu düşürme ve zayıflatma çabaları...

Yani siyaseten Türkiye,  pandemi koşullarına hazırlıksız yakalandı ve bunun inatlaşmasının bedelini çok ağır ödüyor da denilebilir. Diğer  tarafta ise, ölüm korkusunun yarattığı korku ikliminin toplum üzerindeki ruhsal baskısı...

Kim ne derse desin, Türkiye de gündem çok daha hızlı akacak ve siyasette bir gün sonra bile ne olabileceğini kimse kestiremeyecek! Yapılan her anket sonucu kısa bir süre sonra çöpe atılacak; sadece algı yaratmış olacaklar! Anlaşılan şu ki, Türk seçmeni artık partilere karşı inançsız ve onları güvenilir bulmuyor. Kötünün iyisi arayışında seçmen her zamanki gibi...

Kararsız seçmenin yüzdelerinin yüksekliği, bir küskün ve ikna edilmesi gereken bir kitlenin olduğunun göstergesi...
Ve belki de sevgili dostum; gelecekte yükselecek olan liderler veya partiler, işte bu kararsız seçmenin oylarını almakta başarılı olursa ancak memleketin de kaderi değişecek...
Velhasılı kelam, her gün yeni bir başlangıçtır ve gün doğmadan daha neler doğar; diyen bilgenin sesine kulak vermekte fayda var!

Gerisini ancak Allah bilir!