Bilgelerin dediğini yabana atmada, "bildiğim bildik, çaldığım düdük" demede siyasetçilerin üstüne adam yok sevgili dostum! İnsanların, hükümetlerden korktuğu memleketlerde huzur aramak nafile bir iş!
Hükümetlerin, halktan korktuğu memleketlere ise selam olsun!
Ne tarafa dönersen dön, ne tarafa bakarsan bak; halk nezdinde öfke gün geçtikçe büyürken, toplumun derdine deva olacak ciddi bir kıpırdanma da yok!
İnsanların, insanca yaşama haklarını, haklı ya da haksız gerekçelerle ellerinden almak, onları aciz ve çaresiz bırakmak kadar insafsız bir siyaset anlayışı olamaz! Gıdadan, giyime, barınmaya, ulaşıma, ısınmaya her alanda fiyatlara yetişmek imkânsızken, hiç kimse böyle bir sonu haketmediğini düşünüyor; şikayet ediyor; sitemde bulunuyor...Üstelik, olan biten hiçbir şeyde sorumluluğu üstlenen kimse de yok! Varsa yoksa, siyasete ve siyasetçiye karşı bir düşman kitle varmış gibi konuşulup suç başkalarında aranıyor. Fiyatlar yüzünden iyi beslenemeyen, seyahat edemeyen, güzel giyinemeyen, iyi ısınamayan ve iyi eğitim alamayan sağlıksız bir toplum tablosu var artık!
Ekonomik ve bir o kadar da insani bir buhran karşısında, seçim tarihi kararını beklemekle yetinen, ekranlarda ahkâm kesen, çözüm yolları üretemeyen ya da üretebilse de, kamuoyuna sesini duyuramayan bir muhalefet bloğu her şeyi oluruna bırakmış gibi! Sanki, milletin zamlardan ve kötü yönetimden iyice bezip prim elde edeceklerini düşünüyorlar! İşte, siyasetçinin en ahlâksız tutumu bu! "Korkaklar" denilirse hiç de abartılı olmaz...
Böyle bir zamanda, demokrasinin vazgeçilmez kurumlarından siyasal partilerin basiretsizliği veya yetersizliği, halk nezdinde büyük bir güven kaybına neden oluyor. Mevcut koşullardan memnun olmayıp da, kararsız olan büyük kitleleri arkasında sürükleme becerisini kimse gösteremiyor malesef!
Sürekli ülkenin uçuruma gittiğini söyleseler de, kıyamet senaryosu tablosu çizseler de, bunu engellemek için konuşmaktan başka bir şey yaptıkları da yok! İktidar bloğuna lâf yetiştirmeyi bir maharet olarak görüyorlar...Mesela, hiçbir muhalefet partisi, milletvekili istifalarını gerçekleştirip ülkeyi erken seçime götürmeye cesaret edemiyor; tarihi olduğu kadar devrimci bir karara imza atamıyor; millet adına fedakârlık yapamıyor. Bir tür samimiyetsizlik göstergesi bu aslında...Aklı başında herkes anlıyor; ama nafile uğraşılar...Ağırlaşan hayat şartlarına karşı, hükümete meydan okumak için bir dizi hayat pahalılığını protesto eden mitingler de düzenleyemiyorlar. Altı parti lideri, masa başında deklarasyon imzalamayı başarıyor ama, hep birlikte sahaya ve meydanlara çıkmayı başaramıyorlar. Miting yapmayı sanki halkı sokağa dökmek olarak görüyorlar! İşin aslı öyle değil elbette sevgili dostum! Bir zamanlar, "yürümekle yollar aşınmaz!", "dün dündür, bugün bugündür" ve "dünün güneşiyle bugünün çamaşırları kurumaz" gibi siyasi sloganları da unutuyorlar bir çırpıda! Bir parti çıkıp da, tek başına iktidar olma iddiasında bile bulunamıyor...
Velhasılı kelam sevgili dostum; milletin en çok karizmatik liderlere ihtiyaç duyduğu bir dönemde, iktidara aday olanlar, bir rüzgâr estiremiyorlarsa; elbette bu rüzgârın suçu değil! Gün gelip de, seçim sandıkları kurulduğunda herkes boyunun ölçüsünü alacağının farkında bile değil aslında! Nihayetinde öfkeden, nurtopu gibi bir nefret peyda oluyor halkta! Böyle zamanlarda, cesaret meşalesi yakamayan siyasetçiler de, tarihin çöplüklerine karışıp gidecekler! Adları anılsa da, beceriksiz olarak anılacağı kesin gibi görünüyor! Hem de, "korkaktılar" damgasını yiyerek..! Nihayetinde, zulme karşı ayağa kalkmak, adamların işidir sevgili dostum; adamların, unutma!