Halk nezdinde itibarı yerle bir olmuş hükumetin, hiçbir şey yokmuş gibi yoluna devam etmek istemesi, geçmişte hırsızlıkla suçlanan bir maliye bakanının ülkeyi kurtarıcı rolüne soyunması, ha bugün ha yarın diyerek milletten zaman çalması bir yana; liderlerin, birbirini güya ziyaret ederek normalleşme ve siyasette yumuşama adı altında iğrenç pazarlıkları girişmesi bu ülke için bir utanç belgesidir...
Demek ki neymiş sevgili dostum; siyasetçiye genel anlamda güvenmek ne kadar ahmakça bir tutum ise, onları kontrol etmek ve denetlemek de herkesin boynunun borcudur.
Birbirine saygıyı,
Nitelik ve bilginin önceliğini,
Görev ve sorumluluğun, şuna buna sadakatten önce geldiğini,
Adaletin düzenin omurgası olduğunu, Önemli ve popüler olmanın saygınlık olmadığını,
Örgütlü bir toplumun tehlike olmadığını,
Zenginliğin, kültürsüz gösteriş olduğunu unutan bir toplumun başına kim gelirse gelsin sevgili dostum;
siyasette halkı düzücüler hiç bitmeyecek!
Sen bakma orada burada ahkâm kesenlere! Yaklaşık çeyrek asırlık zihniyet ve düzen baştan çekip gitse bile yerini dolduracak her zaman yeni bir düzücü olacaktır. Mesele, halkın sürülüğe abone olmasıdır. Halkın dürüst siyasetçilere itibar etmemesidir. Bu nasıl bir toplumsal yaradır; ah bir bilebilsen...!
Oysa ki, halk size, rakibinizin anladığı dilden, amansız ve sert muhalefet yapın, Türkiye Cumhuriyeti'nin ve mevcut anayasanın onurunu koruyun,
Erdoğan'ı erken seçime zorlayın diye oy desteği verdi... Ya siz ne yapıyorsunuz öyle ezik siyasetçiler gibi?