Katar’da düzenlenen 2022 Dünya Futbol Kupası, futbol maçlarının kalitesinden, yaşanan heyecandan, futbolun görsel keyfinden çok, yaşanan insan hakları ihlalleri ile hafızalarda kalacak.

Hepsi sıfırdan inşa edilen stadyumların inşaat alanında yaşamını yitiren göçmen işçi sayısı çeşitli kaynaklara göre değişiyor. Ama değişen bu rakamlar bile insan hakları ihlalinin ne kadar büyük boyutta olduğunu gözler önüne sermekten geri kalmıyor.

Uluslararası Çalışma Örgütü (International Labour Organization) İLO verilerine göre Katar’daki işçi gücünün %95’ini Asya kökenli göçmen işçiler oluşturuyor. Nepal, Bangladeş, Pakistan ve Hindistan gibi fakir nüfusun büyük çoğunluk oluşturduğu bu ülke vatandaşlarının bu %95’lik iş gücünün büyük çoğunluğunu oluşturduğu bir gerçek.

Konuyu uluslararası temelde değerlendiren The Guardian Gazetesi, Katar’da stadyum inşaatları esnasında yaşamını yitiren göçmen işçi sayısının 6.750 olarak belirtirken Uluslararası Çalışma Örgütü İLO, bu rakamın son derece tartışmalı olduğunu vurgularken bağımsız kaynaklar ölen işçi sayısının 15 bin civarında olduğunu iddia ediyor. Öte yandan bir Katar Hükümet Yetkilisi ise inşaatlarda ölen göçmen işçi sayısının 400 ile 500 arasında olduğunu açıklarken tam ölü sayısı rakamına sahip olmadıklarını da belirtiyor.

6.750 rakamının tartışmalı olduğunu Dünya Çalışma Örgütü İLO şöyle açıklıyor: Bu sayının Dünya Kupası inşaatı veya doğrudan ilgili olabilecek işler şöyle dursun, göçmen işçiler ve göçmen nüfus arasında hiçbir ayrım yapılmadan göçmen nüfustaki tüm ölümleri gösterdiği belirtiliyor.

Görüldüğü üzere kaynaklar değiştikçe iddia edilen rakamlar birbirinden son derece farklı. Genel tabirle her kafadan ayrı bir ses çıkıyor.

Ama ne olursa olsun, 2022 Katar Dünya Kupası Organizasyonu, dünya futbol tarihinin en kanlı ve en rezil organizasyonu olarak kayıtlara geçti.

Katar Emiri’nin milyarlarca dolar harcayıp, yüz milyonlarca dolar rüşvet vererek ülkesine getirttiği Dünya Kupası Organizasyonu taraftar olmayınca kiralık taraftar getirerek futbol tarihinde ayrı başlık altında yerini aldı.

1904 yılında kurulmuş olan endüstriyel futbolun beyni, dünyanın temaşası yüksek en güzel halk oyununun yöneticisi FİFA (Uluslararası Futbol Federasyonları Birliği) elbette kirli bir yapıya sahip.

Organizasyon hakkında hiçbir deneyimi olmayan Katar, bu işin altında başarı ile çıkması için kesenin ağzını açtı tabii ki. Ülkenin genç emiri El Tani paranın gücünü göstererek Fransa eski cumhurbaşkanı Sarkozy’nin takımı Paris Saint Germen’e 500 milyon Euro nakit aktarmakla başladı işe. Bir dönem FİFA’da başkan yardımcılığı yapan Katarlı Muhammet Bin Hammam yoğun lobi faaliyetleri yaparak dünyanın ünlü futbol adamlarının desteğini almayı başardı. İngiltere gazeteleri The Observer, Daily News, London Times, bu lobi faaliyetlerini manşete çekerek Muhammet Bin Hammam’ın Güney Amerika, Avusturalya, Orta Amerika ülkelerinden futbolun güçlü isimlerine 3’er milyon Euro rüşvet verdiğini yazdı. Ayrıca ünlü Avrupalı futbol figürleri Alex Ferguson, Zinedine Zidane, Ronald de Boer, Pep Guardiola gibi isimlere ciddi paralar aktararak desteğini aldı. Rüşvet çarkı öyle bir yayıldı ki, Avrupa Parlamentosu Başkan Yardımcısı Yunanlı Parlamenter Eva Kaili’nin başını yedi.

Tüm bunlar biz evde televizyon başında oturup azalım, sokaklara çıkıp tepinerek hukuku, insan haklarını altüst edelim diye yapıldı. Hem de bu öyle bir azma ki, bunun gerçekleşmesi için, yeni TV kanalları kuruldu, yeni stadyumlar yapıldı, o stadyumlara rahatça ulaşabilmek için yeni yollar, yeni havaalanları yapıldı, uçak şirketleri yeni ek seferler düzenlemek için yeni uçaklar aldı vs, vs…

O işçiler tüm bunlar olsun diye düzinelerce devasa inşaatın altında kalarak can verdiler. Metrelerce yükseklikten düşerek, kafalarına darbe alarak, damarları kesilerek, demir saplanarak, elektrik akımına kapılarak. Öldüler ama işin asıl trajik tarafı, kaçak olarak çalışan bu göçmen işçilerin hakları Katar Hükümeti tarafından, kaçak oldukları gerekçesi ile görmezden gelindi ve hakları hiçbir biçimde tazmin edilmedi.

Dürüstlük timsali Avrupalı futbol adamları, parlamenterler rüşvet nasıl alınırın kitabını yeniden yazdılar. Avrupa basını günlerce bu rüşvet çarkını anlatan manşetlere yer verdi.

Hiçbir dünya organizasyonu bu kadar şaibeli, bu kadar kirli ve bu kadar rezil bir geçmişe sahip olmamıştır şimdiye kadar.

Evet, Messi Kupayı aldı ama!?