Bir avuç düşünen insan dışında, hiç kimse ama hiç kimse, insanlık arayışında değil sevgili dostum!

Önce konuşuyor; sonra düşünüyoruz. Hata üstüne hata yapıyor; pot üstüne pot kırıyoruz. Düşünerek konuşmayı bir türlü öğrenemediğimiz gibi, hatalarımızı bir türlü kabul etmiyor; özür dilemeyi bir zayıflık olarak görüyoruz. Çalışmasına çalışıyoruz ama, düzensizlikten ve sistemsizlikten dolayı verimsizlikten ve bereketsizlikten bir türlü kurtulamıyoruz. Ruhumuz sanki sayıp sövmeye ve hakaret etmeye endeksleymiş gibi, ha bire argo konuşmalardan ve kavga dilinden bir türlü kurtulamıyoruz.  Varsa yoksa kim ne yapmış ne etmiş; herkes bir şekilde birbirini takip etmenin, kendisini başkalarıyla kıyaslamanın derdine düşmüş! Kurgulanmış şeytani kötülüğün temsilcisi olmuş; kötülüğü dalga dalga yaymanın peşine düşmüş gibiyiz... Kimse, kendi dünyasında mutlu olmanın yollarını aramıyor. Hep hayallerinin peşinde koşan bir kitlenin baskısıyla şekillenmek zorunda sanki hayat...Romantiklikten ve gerçekçilikten uzak, hayalperest insanlarla uğraşmak zorunda kalmışız... Bencilleşmekle kalmayıp, güvensizliğin zirveye çıktığı ahlâksız  olduğu kadar, adaletsiz bir yaşam biçimini normalmiş gibi algılıyoruz artık! Dargınların ve küskünlerin barışması için bir vesile olan bayramlarda bile kucaklaşmak, dertlenmek ve barışmak yerine, dargınlıklarımıza ve kuskünlüklerimize bir yenisini eklemişiz... Herkes ukalaca, her şeyin en doğrusunu biliyormuş havasında, içi boş ve kof bir özgüven duygusuyla hareket ediyoruz. Kimse, neye sahip olduğunun farkında ve bilincinde olmadan, başkalarının hayatlarına özenerek, matah bir iş yaptığını zannediyor. Oysa ki hayat denilen şey, bugün var yarın yoksun belki de! Sevgisiz büyüyen insanların, sevgiden yoksun maddi talepleriyle ve guzel ahlâktan uzak görgüsüzlükleriyle tamamen menfaat ve gelecek kaygısı üzerine kurulu huzursuz bir hayat düzeni dayatması bu aslında. Siz bakmayın orada burada insanların mutluluk pozları verdiğine..."Dışı seni içi beni yakar" derler ya, işte tam da bundan...Kazandığında sevinen, kaybettiğinde ise üzülmekle yetinmeyip kahrolup giden ve dolayısıyla birbirine saygısını yitiren bir toplum yapısı bu! 

"Başkaları ne der?" diye evhamlanıp vesveseye kapılan, birbirini ısırmakla meşgul bir hayat biçimi bu işte...Dinle ve milliyetle hiç de ilgisi olmayan zoraki dayatılan öğretiler de, bir taraftan alıp başını gidiyor. Oysa ki, gerçekten iman edenler, salih amel işleyenler, adil olanlar, affedenler, paylaşanlar ve yardımlaşanlar için korku yoktur diyen bir inancın mensupları olduğumuzu unutuyoruz. Ne oldu da, güzel ahlaktan ve temiz vicdanlardan vazgeçtik böyle?

Hayatın gerçeklerinden biri de, birine verilen fazla değerin karşılığı  değersizleşmekle sonuçlanıyor; sevgili dostum! En yakınından en uzağına, herkes iyi zaman dostu ya da arkadaşı olarak varlığını sürdürüyor. Hani bilge demişti ya, "herkesin tanrısı başka başka" diye; işte öyle bir durum yani. Nankör olduğu kadar, görgüsüz ve şımarık insan tipleri gün geçtikçe yaygınlık kazanıyor. Parayı, serveti, ihtişamı ve konforu tanrılaştıran zihniyete doğru sürüklenmekten alıkoyamıyoruz kendimizi. Herkes, kendince bir cennet yaratmanın peşinde açıkçası. Kimse düşlediği bu cennet için ne bir çaba sarfeder; ne de gayret göstererek sabreder! Her şey, birilerinin önüne hazır konulacakmış gibi garip ve bir o kadar da tuhaf bir beklentiyle yaşayan ahmak insanların dünyası bu sanki! Ama öyle bir dünya yok sevgili dostum! Hırsları ve kibirleri yüzünden sevdiklerini kaybetmiş veya kendilerinden uzaklaştırmış milyarlarca insanla dolu tarihin kirli sayfaları...

Herkesin kendini akıllı, kurnaz veya uyanık zannettiği bu dünyada, safça ya da insanca düşünen insanlara yer kalmıyor doğrusu!

Velhasılı kelam sevgili dostum; "dünya menfaat dünyası" diyerek birilerinin sırtına basıp yükselmeyi arzulayan ve başkalarını kullanmayı maharet ya da beceri zanneden insanlarla dolu yeryüzü! Oysa ki, yeryüzündekilerin unuttuğu en önemli şey, yerin altında yatan milyarlarca insanın yaşam akıbetlerinin ve hikayelerinin hep unutulmuş olmasıdır. Ölümlü bir dünyada,  öleceğini bilen her insanın, bu kadar aşağılık ve kaypakça işe bulaşması belki de, insanlıktan nasibini almak istemeyen; sevgiden, merhametten, güzel ahlâktan, temiz vicdandan ve adaletten bihaber bir insan tipinden kaynaklanıyor...Hani derler ya büyüklerimiz; " Allah, doğru insanlarla karşılaştırsın!" temennisi veya duası ne güzel bir temenni ve duadır. Ama hayat, kendi planlarını yapar sevgili dostum! Hayatı nasıl planlarsan planla; sonunda hayatın gerçekleri seni planlıyor...Su gibi  akıp giden zaman ve ömrümüzden geriye ne kalabilir ki?

Kısacası sevgili dostum; bilgenin dediği gibi, "iyilik, iyidir; kötülük, kötüdür!" Tabi ki, anlayana...

Bezdik, ikrah ettik, bıktık, usandık bu hayattan! Gün yüzü göremedik! Ölsek de kurtulsak! diyen insanların sesini de duymalısın sevgili dostum!

Öyle kuru kuruya sabır ve şükür telkinlerini yiyen de var; yemeyen de...! Aman ha!