Ah sevgili dostum ahhh! Kendi hayatlarınızı bırakıp benim hayatımı sorgulayarak, yargılama hakkını kendinde göreceksen eğer; benim ayakkabılarımı giyip benim geçtiğim  yollardan,  sokaklardan, dağlardan, ovalardan ve şehirlerden geçmelisin! Hüznümü, kederimi, korkularımı yaşamalısın ve neşemi tatmalısın! Benim geçtiğim çileli yıllardan ve yollardan geçmelisin; benim yürüdüğüm yollarda takıldığım taşlara takılmalısın; düştüğünde yeniden ayağa kalkmalısın ve aynı yolu tekrar gitmelisin; benim yaptığım ve bizatihi yaşadığım gibi...Ancak ondan sonra hakkımda bir kanaat oluşturup beni sorgula, yargıla; yargılayabilirsen eğer...!

Lüks ve konfor yerine zerafet ve estetik aramak, saygı beklemek yerine değerli olabilmek, zengin olmak yerine kimseye muhtaç olmamaktır yolumuz...Sıkı çalışmak, sessizce düşünmek...Kazandığında sevinmemek, kaybettiğinde üzülmemek...Dürüst, samimi ve içten olmak...Yıldızları, kuşları, kelebekleri, doğadaki bütün canlıları izlemek, gözlemlemek ve bilgeleri açık kalple dinlemek...İşte benim senfonik hayatım...!

Velhasılı kelam sevgili dostum; insanlar; sever gibidir, önemser gibidir, ilgilenir gibidir, umursar gibidir, yanında gibidir, arkanda gibidir, var gibidir, hep gibi, gibidir yani! Ama aslında hiç gibidirler; böyle yaşayanlara inat yaşa..!

"İnsanlara, onları size nankörlük yapmaya mecbur bırakacak kadar büyük iyiliklerde bulunmayın!" diyen, Balzac aslında ne çok şey anlatır; ama her şeyi, olup bittikten sonra anlarsın...

Çeşitli sıkıntılarla karşılaşıp sabrettiğinde ve sebat gösterdiğinde, kötülüğe iyilikle karşılık verdiğinde,  sahip olduğun zenginlikleri, ihtiyaç sahipleriyle paylaştığında, herkese kendi inancını yaşama özgürlüğü verdiğinde ve sevgiyle yaptığın her şeyde olgunlaşıyor ve de insan oluyorsun! Nasıl anlaşılırsan anlaşıl, hiç de mühim değil!

Yol güçlüklerle dolu ve sonuç belirsiz olsa da, hayat mücadeleye değer sevgili dostum! Sonuçta; insana asıl acı çektiren, kendi aklından, düşüncesinden, iradesinden ve tercihlerinden  başkası değil elbet...Ne derlerse desinler...