İlâhi kelamın derin içerikli sözlerini hatırlayarak başlayalım sevgili dostum!
"Şayet yeryüzündeki ağaçlar kalem, deniz de arkasından yedi deniz katılarak mürekkep olsa, yine Allah'ın sözleri yazmakla tükenmez. Şüphe yok ki, Allah mutlak galip ve hikmet sahibidir."
Allah'ın kudretinin, ilminin sonsuz ve sınırsız olduğunu gösteren o kadar çok yaşanılan gerçek var ki hayatlarımızda, bunu ancak görmek isteyen görebiliyor; duymak isteyen duyabiliyor ya da anlayabiliyor...
Günümüzde, bilgelerin güncel vurgusu ise "Söylenecek söz bitmez ama,
anlayacak adam biter", oluyor...Anlamak isteyen anlıyor; kısacası! 
Binlerce yıllık insanlık tarihinde, ister bilge deyin, ister filozof deyin, ister peygamber deyin, ister nebi ya da resul deyin; nasıl tanımlarsanız tanımlayın, genel kategori olarak bütün peygamberlerin, kendi dönemlerinin insan hak ve hürriyetlerinin, ezilen kesimlerin savunucusu olduğunu kabul etmek gerekiyor. Mazlumları, zalimlere karşı koruyup kollayan, zalimlere karşı mücadele etmeyi bir ibadet sayan insani ve ahlâkı bir anlayış... İnsan aklını, aşama  aşama geliştiren bir sürece imza atan kişilerdir denilse abartılı olmaz. 
Günümüzdeki insan ilişkilerini veya devletlerarası ilişkileri belirleyen şey, herkesin birbirinin hukukuna saygı duymasından geçiyor. Elbette medeni bir dünya olduğu kadar, medeni olmayan bir dünya ve milyarlarca insan var; kendilerine biçilen  kaderleriyle başbaşa kalan...
Çoban ve sürü ilişkisi dahilinde yönetilen halk yığınlarından bahsediyoruz sevgili dostum! Malesef aklını kullanmayan ve gerçekleri görmeyen ya da görmek istemeyen toplumlar, çoban karşısındaki sürü durumuna düşmekten kurtulamıyor. Oysa ki, binlerce yıl öncesinde, gerek düşünce dünyasında,  gerekse ilahi kelâmda yerini buluyor şu anlamlı cümleler:
"Siz güdülen bir sürü değilsiniz!"
"Aklınızı, çobanın cebine koymayın!" 
Velhasılı kelam sevgili dostum;  okumayan, yazmayan, düşünce üretmeyen,  teknolojiye kafa yormayan, sistemsiz , plansız, üretmeyi ve çalışmayı sevmeyen toplumların kaderi de acı bir sonla noktalanıyor. İnsanların, heyecanını,  enerjisini, düşüncesini, bedensel gücünü geliştirebilen ve değerlendirebilen sistemler ayakta kalıyor...Bırakın hak ve özgürlükleri tartışmayı, her gün, yatıp kalkıp doğalgaz ve elektrik faturalarının ne kadar geldiğini konuşmak zorunda kalan bir toplum düşünün! Üstüne üstlük, bunlar yetmezmiş gibi, ayçiçek yağı ve akaryakıt zamları ile adeta dünyası alt üst olmuş; hayata küsmüş; örgütsüz ve yapayalnız bırakılmış..! "Ülke ya da memleket bitmiş!" cümlesi genel bir kanaate dönüşmüş. Kaşıkla verip kepçeyle alan bir iktidar aklının yanısıra, muktedirlere alternatif olduğunu iddia eden muhalefet partilerinin acizliği de bu sahipsizlikte rol oynuyor! Muktedirler bunu açık açık söyleyemiyor ama, "Kervan yolda dizilir" mantığından "düzülür" mantığına alıştırılmak istenircesine yapılıyor her şey...!