İşte şimdi tam zamanı....

Gelin Değirmendere yatağına yapılacak TRABZON TERMİNALİ projesini konuşalım.

Ortahisar ilçesi Sanayi Mahallesi, Anadolu Bulvarı üzerinde 30.144,85 m²lik arsada konumlandırılan yeni terminal projesi Belediye Başkanının yoğun ısrarlarıyla hayata geçirilecek.

Peki bu Değirmendere Sanayi Mahallesindeki yer bize neyi ifade ediyor;

İşte görseller yukarıda... Değirmendere tam da bu noktadan akıyor... Daralmış, yönü değişmiş... Kenarlarıyla oynanmış ve yeterince daraltılmış....

Kenar boyunca düzensiz, kaçak ve kontrolsüz yapılar hakim... Burada Galericiler Sitesi bulunan noktaya şimdi OTOGAR yapılması planlanıyor...

Buradan yukarıya doğru çıkıldıkça Çağlayan, Esiroğlu, Maçka vs birçok yerleşim yeri ve alanı mevcut... Yukarıdan gelenlerin aşağıda tahribatı ağır olacağı aşikar...

Böylesine riskli bir alan... Bu riskli alanda Trabzon'un en önemli yapılarından biri yani ŞEHİRLERARASI OTOGAR planlanıyor...

Başkanın niyetinden şüphemiz yok. Trabzon'a Yeni Otogar şart....

Lakin yer orası mı olmalı işte o tartışılır... Hele de şu günlerde çok çok tartışılır...

Önümüzde Acı bir tablo hakim... Kastamonu Bozkurt...

Peki Ne Oldu, Kastamonu Bozkurt ilçesinde;

Bozkurt’ta 11 Ağustos’ta şiddetli sağanak yağmur sonrasında meydana gelen selde onlarca insan hayatını kaybederken birçok bina da kullanılamaz hale geldi.

Ezine Çayı’nın kenarına kurulan ilçe yaklaşık bir saat içinde neredeyse yok oldu....

“VADİNİN 400 METRELİK TABANI 30 METREYE KADAR DÜŞÜRÜLMÜŞ”

“Bozkurt vadi tabanı yaklaşık 400 metre. Geçmişte bu akarsu oralardan akıyor. Zamanla akarsu kuraklık, küresel iklim değişikliği gibi etkenler ile yatağını değiştirmeye başlıyor ve daralıyor.

Yerel yönetimler de suyun azaldı diye düşünerek daraltıyor. 400 metrelik vadi tabanı 20-30 metreye düşüyor. Sonra da bu alanlar imara açılıyor.

Böylelikle akarsuyun akış hızı da değişiyor. Arkadan büyük bir kütle geliyor. Bu kütle dar bir alana girdiği için su yükselmeye başlıyor.

Sonrası Sel ve Su baskını.. İşte bu nedenle Dere yataklarının hiç bir şekilde imara açılamaması lazım... Açmak büyük risk...

Olması gerekenle şuanda olan fotoğraf aşağıda;

ELİMİZDEN GELDİĞİ KADAR RİSKLERİ ARTTIRIYORUZ SONRA DİYORUZ Kİ DOĞAL AFET ;

Doğa olaylarında hep kabul ettiğimiz bir inanış var ki o da; "Allah'tan geldi yapacak bir şey yok" inanışıdır.

Tabi ki hepimiz Allaha inanıyor, onun gücünü kudretini biliyor, saygı duyuyoruz...

Lakin her fırsatta işi sadece oraya yormak ve işin içinden sıyrılmak doğru değildir...

Biz doğaya her türlü katliamı yapalım, şeklini şemalini bozalım, tahrip edelim, aykırı davranalım,

Doğa patlak verince de öyle deyip kenara çekilelim, yok öyle bir dünya...

Derenin yatağını gasp edeceksin, suyun geniş akış alanını daraltacaksın, oraya imar yapacaksın, Hes yapacaksın,

Bir gün su gelip yatağını bulunca da şaşıracaksın... Ne bekliyordun ki ?

İmara açılan dere yataklarına binalar yapıp set oluşturuyorsun ama Su akmak zorunda. Akacak yol bulamayınca ne oluyor ?

Su yıkıp gidiyor... Koca koca binalar, gözlerimizin önünde üstelik içlerinde insanlarla birlikte suya karışık yok oluyor...

Akarsu üstüne yapılan yeni köprülere bakın, hepsi düz ve alçak.. Böyle olunca kolay tıkanıyor.

Eski köprülere, Karadenizde Rumların yaptıkları köprülere bakın,  Kemerli ve yüksek köprüler ...

Mühendislik harikası... Şimdiki köprüler de mühendislik faciası... İlk felakette zınk yere...

Şimdi bir de HES ' ler girdi işin içine... Kimileri diyor ki orada HES yok, kimileri der ki olayın HES ile ilgisi yok....

Bakalım Bozkurt'ta yaşayan HALK ne diyor bu işe;

Evleri yıkılan Bozkurtlu yurttaşlar, gözyaşlarıyla dere yatağındaki temizlik çalışmalarını izliyor.

Selde evi öne yatarak kullanılamayacak hale gelen yurttaşlardan Hatice Ö, Sele evinde yakalanmaktan kıl payı kurtulduğunu anlatıyor.

"Ben tesadüf eseri evin önündeydim, ne olduğunu anlayamadık bile. Birden sular yükseldi, önüne ne aldıysa yıktı geçti. Canımız kurtuldu şükür ama bunca yıllık emeklerimiz, anılarımız, hepsi gitti" diyor.

Tamamen çöken Ölçer Apartmanı’nın yanındaki apartmanda yaşayan 60 yaşındaki Aziz T, ise yıkılan apartmanın yaklaşık 3-4 yıl önce inşa edilen yeni bir bina olduğunu anlatıyor.

Kendi apartmanlarının ise 2010 yılında inşa edildiğini ve temelinin sağlam olduğunu, yıkılan binanın ise aynı sağlamlıkta inşa edilmediğinin görüldüğünü söylüyor.

"Ben ömrümde böyle bir sel görmedim, çok şiddetli bir yağıştı. Fakat başka binalar ayaktayken yeni yapılan bir bina nasıl böyle çöker?" diye konuşuyor.

65 yaşındaki Süleyman Y. ise "Doğa eninde sonunda kendini hatırlatıyor” diyor. “Dere yatağına böyle ev yapılırsa gün gelir, kendini hatırlatır. Maalesef bu hatırlatma çok yıkıcı oldu. Kayıplarımız var, içimiz yanıyor."

Bozkurt’ta yurttaşların birçoğu, Ezine Çayı taşmadan önce ilçede yapılan uyarıların yetersiz olduğunu, yapılan "Arabalarınızı dere kıyısından çekin" anonsunun halkı yanlış yönlendirdiğini anlatıyor.

Tamanen çöken Ölçer Apartmanı’nda akrabaları bulunduğunu söyleyen ismini vermek istemeyen bir yurttaş, "Arabalarınızı dere kıyısından çekin, sel gelebilir’ diye anons yapıldı. Fakat evleri boşaltın diyen olmadı.

O yüzden bu evlerde oturanlar çocuklarını, yaşlılarını evde bıraktı. Daha sonra evlerinin yakınına geldiklerinde ‘Şimdi eve girmeyin, evler yeni, bir şey olmaz’ denildi. Fakat sel öyle bir geldi ki evi yıktı geçti, şimdi bizim çocuklarımız, yaşlılarımız kayıp. Kaç gün geçti, cenazelerini bile bulamıyoruz. Bunun sorumlusu kim, biz derdimizi kime anlatacağız?" sözleriyle isyanını dile getirdi.

Bozkurt sakinlerinin birçoğu, ilçede daha önce görülmemiş selden Ezine Çayı üzerine kurulan Ebru Hidroelektrik Santralı’nı (HES) sorumlu tutuyor. Ezine Çayı kıyısında yıkılmış evleri gözyaşlarıyla izleyen bir yurttaş yorgun bir sesle anlatmaya başlıyor: "Şimdi tüm gazeteciler buraya geldiler, bu yıkımı çekiyorlar, bize halimizi soruyorlar. Bize bir şey sormanıza gerek yok, işte her şey ortada. Benim ömrüm burada geçti, bu derenin suları ancak karlar eridiğinde, yağmur yağdığında yükselirdi. Bu HES denen belayı oraya yaptılar, yapılmasın diye uğraşanlar, karşı çıkanlar oldu ama yaptılar. Şimdi inkâr ediyorlar, HES patlamadı diyorlar. 50 yıllık ömrümde taşmayan bu dere şimdi niye taştı? Bize halimizi soracağınıza asıl bu HES’i yazın" diyor...

Bu sözleri duyan başka bir yurttaş da "Bu derenin yatağına iner balık tutardık, suyu birkaç karış yükselir yükselmezdi. HES yokken hiç taşkın, baskın olmadı. Biz devletimize bağlıyız, HES’e karşı konuşan kötü oluyor ama şimdi biz bunu sormayalım mı? HES yokken baskın yoktu, HES yapıldı, sel geldi. Kimdir bunun sorumlusu?" diye soruyor....

Öte yandan bize ulaşan bilgide Kast. Sulama adıyla çiftçilere yapılan bilgilendirme SMS'lerinde son gelen mesajda şöyle yazıyor ;

"Çiftçilerimizin dikkatine. Bölgemizdeki yoğun yağışlar nedeniyle sel riski beklenmektedir. Tesislerimizi ve arazilerimizi korumak amacıyla barajlarımız kapatılmış regulataör kapaklarımız açılmıştır.

Tüm çiftçilerimizin önlem almasını önemle rica ederiz"

Şimdi ben de soruyorum; Önce HES yok diyenler, Sonra Hes Var ama sorumlusu HES Değil diyenler, KİM BU İŞİN SORUMLUSU?

Dönelim tekrar TRABZON OTOGARI PROJESİNE; 

Ülkenin her yerinden afet haberleri geliyor... Sel, heyelan yangın derken tekrar Sel ve su baskınları ile boğuşuyoruz....

İşte tam da bugünlerde Sel ve su baskını deyince akla ilk gelen bölgede, Karadenizde, dere yatağına OTOGAR yapmak istiyoruz...

Bu çılgınlık olur, bu görmezden gelmek olur, bu hiçe saymak olur, bu insan hayatını BASİTE almak olur, olur da olur...

Nerden baksanız TUTARSIZLIK olur... Ülkemizin zor günlerden geçtiği şu afet dönemlerinde gelin Yetkililer siz bu işi tekrar gündeme alın..

Ölçün, biçin, tartın... İnat ile değil BİLİM ile hizmet yapın... Bizden söylemesi....

Geçmiş olsun TÜRKİYEM....

Ekrem SEYMENOĞLU / Haberlobi / Seymenoğlu Tv Haber