Emek harcanmayan hiçbir şeyin değeri yok sevgili dostum! Sevginin bile...

Varlığın, birileri için bir umut, tutunacak bir dal iken, birileri için de tam bir hayal kırıklığı...Varlığı için teşekkürü hak eden insanlarla, varlığını bir zulme dönüştüren insanların yaşadığı bir dünya bu! Sarıp sarmalayan, koruyup kollayan, birbirine değer veren insanları ne çok özledik bilemezsin! Çınar ağacı gibi insanlardır bunlar; etrafına ışık saçan, hayatı anlamlı ve değerli kılan insanlardan bahsediyoruz sevgili dostum! Bazen bir siyasetçinin, bazen bir annenin ya da babanın gülümseyişinde ve dokunuşunda yaşarsın bu hissi veya hazzı. Siz bakmayın öyle güçlü durduklarına...Feleğin çemberinden geçip yaşamın cilveleriyle haşir neşir olmak, onları hassas ruhlu insan yapmıştır. Duyguları kolay sömürülecek  insanlar bunlar; aman dikkat! Varlığın da yokluğun da anlamını iyi bilirler. Ortalarda dolaşıp da, laf ebeliği yapmaktan haz almazlar...Sadece sevdikleri için zaman ayırırlar!

Hayatı güçleştiren de, kolaylaştıran da insanın kendisidir sevgili dostum! İşleri yokuşa sürüp oyalayanları, insanları kullanmaktan zevk alanları, bir yerlere gelebilmek için aşağılık muhabbetlere girişip birilerinin sırtına basıp bir başarı hikâyesi yazdığını düşünenleri, geçmişleri asla bırakmayacak elbette...

Memleket diyorum, sevgili dostum memleket; kimsenin kimseye kul köle olmadığı, ruhunu teslim etmediği bir memleket ümit ediyoruz. Emeği ve yeteneği ile kazanıp kimseye el avuç açmadan, elpençe divan durmadan kendi dünyasında mutlu olan onurlu insanlardan bahsediyoruz elbette...Kış mevsiminin güneşli ve bir o kadar da, ayazlı günlerinde, ferahlamak için sokaklara dökülen herkes için bu geçerli. Büyük şehirlerimiz, birbirine benzemeyen, çeşitli milletlerden rengârenk insanlar için özgür bir dünya açıkçası. Doğu ülkelerinin hürriyet alanı gibi... Iraklısı, İranlısı, Afganlısı, Özbeki, Somalilisi, Arabı ve daha niceleri için gurbet de olsa, özgür bir memleket; hem de ne özgürlük..! Başka bir deyişle, kendi özgürlük alanlarımızı daraltıp başkalarına alanlar açan bir ülke olduk malesef...İstiridyenin başardığını biz başaramıyoruz; kabuğumuzu bir türlü atamıyoruz..! Onların canını acıtmadan, bir süre birlikte yaşamanın yollarını arayan, merhametli ve tahammüllü bir toplumuz elbette.

En ağır olan şey ise, kendi memleketimizde bütün yükü taşıyıp da, gariban gibi yaşıyor hale gelmemiz. Bazen göğsümüz daralıyor; bazen de olan bitenler karşısında kahroluyoruz...

Bilir misin sevgili dostum; bizim içinse başka memleketler esaret ve gurbet...Anadolu, maddi ve manevi zenginliğini paylaşmak istercesine, sadece bir dost eli, güvenilir liderler, kadrolar arıyor...

Velhasılı kelâm; "Allah, doğru insanlarla karşılaştırsın" dileği, ne güzel bir dilektir, bilir mısın sevgili dostum!  Nihayetinde, o "büyük gün" geldiğinde, ilahi kudretin de insana soracağı en değerli soru, "neden kendin olmadın, olamadın?" olacaktır belki de...!

Yeteneğinin ötesindeki güç, yıkımdan başka bir şey getirmiyor sevgili dostum...Unutma ve unutturma!