Almanya'da, gurbetçi dediğimiz vatandaşlarımızın gidip eğlendiği, üçüncü sınıf diyebileceğimiz, Türkiye'deki karşılığı pavyon olan eğlence mekânlarında sahneye çıkarak, klarnet, ud, kanun, darbuka, keman, bağlama, cümbüş gibi üç, beş parça alaturka sazdan oluşan, bu saz ekibine bazan, gitar, bateri gibi batılı sazların da katıldığı orkestrası eşliğinde garip hicazın en yoğun yorumundan şarkılar söyleyen güzel bir kadındır Fatoş İncegüzel.

Türkiye'de tanınması, Almanya eksenli Türküola firmasından çıkardığı 45'lik plakları ile daha sonra yine Avrupa eksenli Minareci firmasının çıkardığı kasetlerle olmuştur.

Fatoş İncegüzel'in söylediği şarkılar, bizim alaturkanın en alt sınıfı diye nitelediğimiz, entelektüel geçinen ahalinin burun kıvırdığı ama Turgut Özal'ın yok ettiği orta sınıfın, yani orta direğin, fabrikada çalışan genç kızların, kadınların, tamirci, kaportacı çıraklarının, büyük şehirlerde belediye zabıtasının günde üç fasıl kovaladığı, simitçi, işportacı tayfasının ilgilendiği şarkılardır.

İç  yakar, dertlendirir, hüznün içine gömer, çıkışı yolu göstermez o nedenle kader dedirtir, dinleyen için sadece yaşadığı yaşamla bir yüzleşmedir bu şarkılar.

Fatoş İncegüzel, şimdi köşede bucakta kalmış 45'lik plaklarının internette çeşitli paylaşım sitelerinde dönen şarkıları ile hatırlanır. 70'lerin 80'lerin o "underground" dünyasının şarkıcısıdır, üçüncü sınıf pavyonlarda yolunu bulmaya çalışan, bir gecelik kadınlarla gönül eğlendiren kimi erkeklerin assolistidir.

Yaptığı müzikle aslında çok daha fazlasını, çok daha iyisini hak etmesi gerekirken ülkemizin pek tepeden bakan, sınıf bilinci olmadığı halde kendisinden farklı gören, üst sınıfa öykünen kimilerinin küçümsediği bir şarkıcı olarak kalmıştır.

Meyhanede efkâra boğan şarkılarıyla, "dünya bir meyhanedir" dedirten,  sonra "tazele meyhaneci" sözüyle meyhaneciye "dert şarabı" getirten, sahnede içinde ne gizler saklı olan şarkılarını söyleyen kırmızılı kadına "sürtük" gözüyle bakan müşterinin kendini bulmasına, demlenmesine, adamın dibini dipten çıkarmasına yardımcı olur Fatoş İncegüzel.

Hele hele, bir Hüdai Aksu bestesi olan "Sil Silebilirsen" dediği bir şarkısı vardır ki, bu şarkısı onu dinleyenlere "kafada kiremit kırdırtan" cinsindendir.

Garip Hicaz makamında kısa bir sol klarnet taksimiyle başlar, sonra baterinin disiplinsiz girişiyle, udun senkoplu ve çeşitli atonal makamsal varyasyonlarıyla, insanın içini gıcır gıcır ettiren ritme uymamak için direnip arşeyi geciktiren kemanın disiplinsiz ve gıcırtılı melodisi ile kiremitleri kafada kırmaya hazırlanırsınız.

Oysa, Fatoş İncegüzel'in bu şarkısında icra edilen, ülkemin entelektüel tayfasının burun kıvırıp hor gördüğü müziğinin, sadece akorlar eklenerek yapılmış olanını, Woody Guthrie'den sonra Amerika'nın küçük bir endüstri kasabasından ortaya çıkan ve müzik dünyasında yarı tanrı olarak nitelendirilen, dede tarafından Trabzonlu olan Bob Dylan'ın 1976 yılında çıkardığı Desire albümündeki "One More Cup Of Coffee" şarkısındaki  müzik birbirine ne kadar da benzerdir.

Udun yerini gitar, kemanın yerini yine keman almıştır. Fatoş İncegüzel "Kalbimdeki acıları, ruhumdaki sızıları, mazideki anıları gel de sil silebilirsen" derken Bob Dylan karısı Sara için yazdığı bu fenomen şarkısında, "Gitmeden bir bardak kahve daha içeyim de öyle gideyim buralardan" der.

Kimi okurlar karşılaştırmamı gereksiz ve anlamsız bulabilirler. Ama ne demek istediğimin özüne bakarlarsa yazımın gerekliliği anlaşılır.

Fatoş İncegüzel, bize özgü deyimle "kafada kiremit kırdırtırken", Bob Dylan "One More Cup Of Coffee"  ile ağızda bir Scotch viskisi acılığı bırakır.

Batı'nın blues ve balad türü folklorik şarkıları, bizim makamsal geleneksel ezgilerimizin, batı kadar disiplinli olmayan yapısı ile karşılaştırıldığında haliyle müzikal açıdan güçlüdür.

Batı, ürettiğinin meyvesini alabilmek için, ürettiği ürünün  okulunu kurup metodunu oluşturup öyle tanıtmaktadır. O nedenle modern gelişmiş dünyada, Bob Dylan'ın "One More Cup Of Coffee" adlı şarkısı ve diğerleri  Fatoş İncegüzel'in  "Sil Silebilirsen" ve diğer şarkılarından değerlidir.

Çünkü  Bob Dylan şarkıları ile aynı kulvarda koşan Fatoş İncegüzel şarkıları, eskinin tekrarı, metotsuz ve akademik olmadığı için ve icra edilirken, notasız, ezbere, bazen irticalen  ya da çoğunlukla kulaktan dolma çalındığı için değersiz kalmaktadır.

Bu nedenle kısaca Bob Dylan yaptı mı dünya şaheseri, Fatoş İncegüzel yaptı mı, sıradan ve basittir.

Oysa müziğini analiz ettiğiniz zaman özünde ikisinin de aynı alana hizmet ettiğini görürsünüz.


Müfit Semih Baylan