Evlilik, hayatlarını birleştirmeye karar veren insanların nikah akdi yapmalarıyla başlar. Başlarken herkes tarafından bu kutsal birlikteliğin “ölüm” adlı doğal olguyla son bulması arzu edilse de evlilik sürecinde açığa çıkıp birlikte yaşamayı imkansız hale getiren birtakım sebepler, bazı çiftlerin önüne ikinci bir yol çıkarmaktadır: Boşanma.

Evlilik müessesi, insanlık tarihinin her döneminde varlığını korumakla birlikte, çağlar boyunca ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve siyasal dalgalanmalara bağlı olarak hem oluşum hem de sona erme biçimi açısından çeşitli hukuki usullere tabi olmuştur. Aile hukuku prensipleri yirminci yüzyıldan itibaren bilhassa kadın ve çocuk haklarının modern devletler tarafından ulusal ve uluslararası düzeyde tanınıp garanti altına alınması sonucunda bugünkü şeklini almıştır.

Birçok modern devlet gibi Türkiye Cumhuriyeti Devleti de nişanlanmadan boşanmaya dek evliliğe dair tüm aşamaları belirli hukuki prensiplere tabi kılmıştır. Nitekim Atilla İlhan’ın meşhur “Ayrılık da sevdaya dahil” dizesinde vurgulandığı gibi, boşanma da evlilik sürecine dahil olan ve bu yüzden hukuki düzenlemeye konu olması gereken bir olgudur.

İnsanlar birlikteliklerini resmiyete dökmeden, karşılıklı olarak anlaşıp beraber yaşayabilir ve yine bireysel iradeleriyle ortak yaşama son verebilirler. Ancak bu tür birliktelikler hukuken “evlilik” sayılmaz, bu yüzden de evliliğin doğması ve son bulmasına ilişkin hukuki prensiplere tabi olmaz. Kanunlarla belirlenmiş usullere göre nikah akdi yapan, yani hukuken evlenen çiftlerin ortak yaşamı sona erdirebilmeleri ise yine kanunlarla belirlenmiş usullere göre mümkün olacaktır.

Evlilik müessesi kazanması kolay mezun olması zor bir okul gibidir. Evlenirken kanunun aradığı belli şartlar sağlandığı takdirde çiftlerin ortak beyanlarıyla bu kurum hayata geçer. Fakat kanun boşanırken farklı birçok koşul aramıştır. Taraflar irade beyanları ile birlikte atmış oldukları o imzanın sorumluluğunu boşanma süreci tamamlanıncaya kadar taşımaya devam ederler.

Elbette boşanmanın da evlilik müessesinin kutsallığına yakışır şekilde karşılıklı anlaşma ve hoşgörüyle gerçekleşmesi tercih edilir ancak bazen, daha doğrusu çoğu zaman böyle olmamaktadır. Mahkeme salonlarında birbirinden en çok nefret eden taraflar, bir zamanların en tutkulu aşıklarıdır. Boşanma sürecinde hayal kırıklığına uğramış ve üzgün bir şekilde hareket etmemeliyiz. Bu durumda yanlış kararlar verebilir ve hukuken haksız duruma düşebiliriz. Boşanma süreci için izlenecek en doğru yol bir avukattan hukuki destek almaktır. Bu şekilde süreci en doğru şekilde yönetebilir ve hak kaybına uğramaktan kaçınabilirsiniz.