Ülkemiz, siyaseten dünyanın en renkli ve belki de en tuhaf ülkelerinden biri gibi duruyor sevgili dostum! O kadar çok mesele var ki çözülmesi gereken...Hükûmetin kendi varlığını koruma dışında, bütün hamleleri karşılık bulmuyor kısacası. Her açıklama şüpheyle karşılanıyor ve inandırıcı bulunmuyor. Bir tarafta fanatik iktidar taraftarları, diğer tarafta ise "ellerim kırılsaydı da bunlara oy vermeseydim" diyen milyonlarca insan...

Türkiye'de bir fiyat devrimi yaşanıyor sevgili dostum! Mal ve hizmetlerin maliyet hesabını yapmak şimdilik zor görünüyor. Bir taraftan kamu yeni zamları açıklarken, özel sektör de zamlarını açıklıyor; birbirini kıskanırcasına... Bir tarafta da, bu belirsizlik ve toz duman ortamından yararlanan fırsatçılar var ki, alabildiğine zulme başvuruyorlar. Örneğin; dükkan, araba, ev ve arsa sahipleri...Yani gayrimenkul yatırımcıları diyelim...Yaklaşık bir yıldır uçup giden fiyatların nedenini hiçbir ekonomist gerçekçi olarak açıklayamıyor. Dört yüz bin liralık bir daire ne oldu da iki milyona çıktı veya iki yüz bin liralık otomobil ne oldu da yedi yüz bin lira oldu...! Demek ki neymiş sevgili dostum; lafla peynir gemisi yürümüyor! Mal mülk sahipleri, hiçbir şey yapmadan oturdukları yerde zenginliklerine zenginlik katmakla meşgulken, iktidar kanadı sadece seyirci kalıyor. Hani garibanın yanındaydınız ne oldu...? Bir de kiralara bakalım...Her ne kadar kira artışları bir yüzdeye bağlansa  da kimsenin umurunda değil; herkes bildiğini okuyor kısacası. Bin liralık bir dairenin kirası üç bin, iki binnliralik bir daire altı bin oluyorsa varsın birisi açıklasın  nedenini ya da mantığını. Ya dükkan sahiplerine ne demeli...Eli güçlü olanlar, mallarının değerinden dem vurarak, şu kadar kira isterim deme cüretinde bulunuyorlar. Fırsatçılık dönemleri yani. Hukuki yaptırımlar zayıf ya da anlamsız kalıyor. Bu günlerde avukatlara o kadar iş düşüyor ki! Kısacası mal sahipleriyle kiracılar arasında olmadık şekilde bir nefret tohumu ekildi. Kavga kıyamet bir tarafa, mahkeme yolunu tutan da var, boynunu büküp bu zamanda ev ya da dükkan bulamam, yeniden masraf yapamam deyip istenilen kirayı ödemek zorunda kalan da...

Ama gel gör ki, yıllık enflasyon yüzde 64 açıklanıyor!

Velhasılı kelam sevgili dostum; hemen her yerde bütün dengeler bozuldu; her şey güçlüden yana seyretmeye devam ediyor. Eski Türkiye deniliyor ya, işte ondan beter bir vaziyet var...Zamsız yaşanılmayan, enflasyonla kalkınma dönemlerine dönüş mü var ne? Zamı seviyoruz sevgili dostum! Hem kamu, hem de sermaye sahipleri zamsız yapamıyor; varlıklarını koruma uğruna...Feda edilen ise malesef yine halk oluyor her zamanki gibi...

Günümüzün en büyük faciası, zorbalığın ve karaktersizliğin takva ve kutsallık elbisesini giymesidir sevgili dostum!
Ve biz yine böyle bir ortamda, bir kış daha geçireceğiz. Büyük öfkemizin içinde ve mukaddes ümidimizin ateşinde ısınarak...!