İnsan, doğduğu, çocukluğunu ve gençliğini geçirdiği bir şehrin elbette örnek bir kent olmasını arzuluyor sevgili dostum!
Özellikle yaz mevsiminde, turist hareketliliğinden kaynaklanan, yüz binlerce insanın şehrin merkezini oldukça yıprattığını söylemek yanlış olmaz herhalde! Bir de sokak hayvanlarının yarattığı kötü kokuyu da unutmamak gerek!
Son zamanlarda, altyapısıyla üst yapısıyla yenilenen bir şehrin kirliliği gerçekten anlaşılır gibi değil! Şehrin çöp dışında temizliği için illaki yağmuru mu beklemek gerekiyor...?
İnsan dolaşımının yoğun olduğu merkez caddelerin belediye itfaiyesi tarafından, sabahın erken saatlerinde tazyikli suyla bile yıkanması zor bir iş midir? Yeni bir güne başlarken bilsin bu şehrin insanları, mis gibi kokan bir şehirde yaşadıklarını...Gurur duysunlar; övünsünler...
Kirlilik sadece caddelerin yıkanmamasından ibaret değil sevgili dostum!
Son yıllarda, gençlerin motor tutkusu anlaşılır bir durum da, her nedense motorlu bir araç olduğu unutuluyor. Çoğu motor sürücüsü kural tanımaksızın araç trafiğine kapalı her yerde cirit oynar; atar gibiler...Sadece bu değil elbette! Motorlarını gelişigüzel hemen her yere, gözlerinin kestiği her boş noktaya koyma hakkına sahip gibiler. Park ücreti ödemeyi henüz öğrenemediler; öğrenemeyecekler de...
Velhasılı kelam sevgili dostum; taşralılık kültürü hayatımızın her alanını esir almış durumda. Üniversitelerinden, bilimden sanata ve edebiyata hemen her yerde birbirini beğenmeyen, birbiriyle sidik yarışı yapıp üstünlük yarışına kapılmış bir millet düşün! Üstelik, siyasetten, ekonomiye, tarıma, hayvancılığa, ticarete ve spora hemen her konuda bir şeyler bildiğini zannedip aslında hiçbir şeyden haberi olmayan içi boş bir özgüvenle yol alan, birbirini yemekle ve yok etmekle meşgul bir cemiyet hayatı vesselam...