Bilge der ki,
 
"Sürekli başka insanlar hakkında konuşan insanlarla aynı masada oturma! Çünkü masadan kalktığın an, konuşulan sen olursun..."

"Allah bile insanlar hakkındaki hükmünü belli bir vadeye bağlamışken, sen kim oluyorsun da, oturup kalkıp hüküm veriyorsun" derler adama...

Türk siyasetçilerinin güvenilir olmaması hep ilkesizliklerinden kaynaklanıyor galiba! Dün söylediklerini bugün unutan kafa yapısı sağlıksız veya kişiliksiz bir kafa yapısından ibaret. Düşünmeden söylenmiş sözler ve icraatlar kimsenin yakasını bırakmıyor ne yazık ki! Dün olduğu gibi, bugün de böyle...Dün başkalarını eleştirerek prim yaptığınızı zannedersiniz ama gün gelir aynı şeylere siz maruz kalır; yarden yere vurulduğunuzda hiçbir şey olmamış gibi yolunuza da devam etmek zorunda kalırsınız; utanmadan, arlanmadan susarsınız kısacası...

"Kendim ettim; kendim buldum.

Gül gibi sararıp soldum" şarkısını söylemek zorunda kalırsınız...

Hikâye bu ya sevgili dostum; 

"Bir Bektaşi babası, yağmurlu bir günde yol üzerindeki bir hana gelmiş. Hancıya:

"Kalacak yerin var mı hancı?" diye sormuş.

Hancı da: 

"Yok" demiş.

Bektaşi babası: 

"Bu yağmurda, gece gece ben nereye gideyim hancı ne olur yardım et" diye ricada bulunmuş.

Hancı: 

"Büyükçe bir oda var; ama orda üç hacı kalıyor. Bir soralım belki razı olurlar. Razı olurlarsa onlarla birlikte kalırsın" demiş.

Sormuşlar, hacılar da kabul etmiş.

Akşam yemekler yendikten sonra hancı sofraya bir tepsi baklava getirmiş.

Bektaşi hemen baklavaya uzanmış, baklava tepsisini çekmişler.

"Yatalım, gece kim hayırlı bir rüya görürse baklavayı o yesin." demişler.

Sabah kalkmışlar

Birinci hacı:

"Ben rüyamda Kâbe'ye gittim; hacı oldum; kutsal yerleri gördüm; dualar ettim; en hayırlı rüyayı ben gördüm" demiş.

İkinci hacı: 

"Ben rüyamda, gökyüzüne çıktım; meleklerle namaz kıldım; sonra melekler beni yeryüzüne indirdiler. En hayırlı rüya benim" demiş.

Üçüncü hacı: 

"Ben rüyamda arş-ı âlâya çıktım. Beraber namazlar kıldık; dualar ettik. En hayırlı rüya benimki" demiş.

Bektaşiye dönüp "Sen ne gördün?" demişler.

Bektaşi şöyle demiş:

"Gece uyandım, baktım siz yoksunuz. Gittiniz diye baklavayı ben yiyip yattım."

Velhasılı kelam sevgili dostum; "Rüzgârsız havada fırıldak dönüyorsa, mutlaka bir üfleyeni vardır" derler...Türk  siyasetinde özellikle bugünlerde dönen fırıldakları bir bilseniz  siyasetten de adamlığınızdan da nefret edersiniz. Sonuçta millete dayatacaklar birkaç kişiyi; sevsen de, sevmesen de, "lânet  olsun bir an önce ne olacaksa olsun" deyip gözler kapatılıp basılacak birine mühürler...Yok birinci tur; yok ikinci tur; yok sandık güvenliği; yok sandığa sahip çıkmak vs... Dünyaya, hiçbir işimizin güvenilir olmadığını göstermeye devam ediyoruz; ne yazık ki!  

Bilimin açıklayamadığı her yerde Tanrı vardır sevgili dostum!

İnsan, Tanrı ile yarıştığını sanır da, kaç kapı açması gerektiğini bilemez...

Çünkü açtığı her kapıda kendine döner...

Bu sonsuzluğa varamama çabası onu yer bitirir...

İnsan, durması gerektiği yeri bilmediği için hüsranı da hiç bir zaman bitmez. Ve kendine yeni Tanrılar seçmek zorunda kalır; bunlarla meşgul olur; bunlar için kavga eder durur...

Ve sonra sevgili dostum; gökyüzünün yeryüzüne neler yaptığına baktığında, her şeyi anlarsın...Ama iş işten geçmiş de olabilir!