İktidar ya da muhalefet partileri ne derlerse desinler sevgili dostum; toplumun büyük bir çoğunluğunun son ekonomik tablolar karşısındaki durumu tam bir felaket tablosunu andırıyor...
Alın teri, emek, çalışkan ve girişimci olmak gibi hem insani, hem de medeni kavramlar artık geçerli değil! Emeğiyle çalışan çoğunluğun, barınma ve beslenme giderleri dahi insanı ürkütüyor. Mevcut gerçek dışı ekonomi politikalarının doğal sonucu elbette bu! Bu deneme ve inattan dönülmek istense de, yine fatura toplumun tümüne kesiliyor. Kısacası, acı reçete yine halka kesiliyor. İyi beslenemeyen, geçim sıkıntısının ağır yükü altında inleyen bir çoğunluğun haklarını savunacak herhangi bir temsilci de şimdilik yok! Sahne mi dersin, meydan mi dersin sevgili dostum; tamamen muktedirlerin kontrolünde. Ne yaparlarsa ve hangi kararları alırlarsa kimsenin kafasını kaldırıp da bu zulme karşı duracak ne bir heyecan var, ne de bir dip dalga...İçten içe gelişen bir homurdanma ve yine aldatıldık teraneleri.
Kısacası halk çoğunluğu çaresiz bir bekleyişte...
Gelir dağılımının böyle adaletsiz olduğu bir ortamda, kdv ve ötv artışlarıyla kamu maliyesini toparlama düşüncesi, tamamen ilkel bir düşünce. Ülke ekonomisini toparlama görevi, sanki bu ülkede liyakatlı kadrolar yokmuş gibi, dışarıdan birilerine havale edilmesi hiç de yeni bir uygulama değil. Kısacası birilerinin, yaraya merhem olması için getirilmesine bizim neslimiz şaşırmaz!
Bu son durum, Türk siyasetçisinin ne kadar aciz ve de yetersiz olduğunu göstermekten başka bir işe yaramaz. Kısacası, seçmenin siyasete ve siyasetçiye olan güveni artık tarihin en diplerinde dolaşıyor.
Öyle bir ülkenin insanıyız ki sevgili dostum; hem emekli olup, hem de milletvekilliği yapmaya devam eden bir vekil güncel rakamla toplam 147 bin lira maaş alıyorsa, aptal mıyız, salak mıyız, yoksa geri zekâlı mıyız? sorusu akıllardan hiç çıkmıyor...Bir de şöyle düşün sevgili dostum; mayıs ayında seçilmiş milletvekilleri, böyle olağanüstü Türkiye ortamında aravermeden deliler gibi çalışması gerekirken, ekime kadar TBMM'ni tatile sokuyorlar...Eee, milletvekilleri seçim çalışmalarında çok yoruldular değil mi? Kimsenin, onların iki buçuk ay tatil yapmalarına itiraz hakkı da yoktur...!
Geçim sıkıntısından bunalıp da mevcut zamları eleştirenleri kriptolukla, hainlikle suçlayanlar kendinize gelin!
Hepimiz bu ülkenin evlatları olarak kardeşiz; eleştiri yaptı diye, bir duruma karşı diye saçma sapan konuşmaya kimsenin hakkı yok…Böyle bir yaşam tablosunda, partili ya da partisiz olmak da hiç önemli değil...
Herkes ekonomiye kendi cebinden bakıp bir şeyler yazıyor.
Ekonomiye bakmak istersen:
Asgari ücretle tek başına çalışan, Kirada kalan,
İki çocuğu olan bir babanın cebinden bakın isterseniz...
İçi istemediği halde, eşini çalıştırmak zorunda kalan erkeğin yüreğinden bakın isterseniz...
Çocuklarının başında olmak istediği halde çalışmak zorunda kalan annenin gönlünden bakın isterseniz...
Görün, görün empatinin dibini görün artık!
Tok açın halinden gerçekten anlamaz.
Hele siyaset yapanlar ve zenginler hiç anlamaz.
O yüzden kızan, darlanan vatandaşlara karşı anlayışlı olmak zorundasınız.
Kimse kimsenin ne yaşadığını bilemez.
Bir de, tokken açlık numarası yapan yamyamlar var ki, onları da Allah ıslah etsin!
Velhasılı kelam sevgili dostum; siyaset ahlâkı, topluma karşı sorumluluk bilinci, insanların hak arayışına saygı ve ticari ahlâk bozulmuşsa milletin ekonomisini düzeltmek çok zor be, çok zor!
Bu düşüncesiz kafa yapısıyla da, Türk'ün para pulla imtihanı hiç bitmeyecek gibi görünüyor sevgili dostum!