Türk siyasetçileri, öyle anlaşılıyor ki,  acayip bir matematik hatası yapıyorlar sevgili dostum! Bir tarafta Türk tipi partili Cumhurbaşkanlığı sistemini inatla savunanlar, diğer tarafta ise güçlendirilmiş parlementer sistemi getireceğiz diyenlerin  arasındaki yarış ilk defa ciddi bir rekabete neden oluyor...İktidar, elindeki geniş imkânları kullanmaya düşüncesizce ve pervasızca devam ederken, ülkenin geleceği ile ilgili hiç kimse, işlerin iyiye gideceğine dair güven dolu mesajlar veremiyor ne yazık ki...Ekranlarda da, bir avuç modası geçmiş siyasi yorumcular ve analistlerin beyin yıkama gayretleri. Diğer tarafta ise sosyal medyada kıran kırana bir propaganda savaşı ve bilgi kirliliği...Varsa yoksa birbirini kötüle, çamur at izi kalsın işleri, güçleri...Bu süreçte insanları çok sıkacakları ve hatta bıktıracakları kesin gibi görünüyor. Oy hesabı, her değerin üstünde zebani gibi dolaşıyor kısacası...

Hayat pahalılığının, sığınmacıların, enflasyonun, döviz kıtlığının, pandeminin, sel ve depremlerin ülke ekonomisinin canına okuması bir yana, para ve maliye politikalarının maceracı bir yolda seyretmesi de, izah edilecek gibi değil!

İktidarın kadrolarında bir tedirginlik ve özgüven eksikliği yaşanmakla kalmayıp kuyruğu dik tutarak, bozulan her ne varsa yine iktidar kanadının bunları düzelteceğini iddia etmesi de anlaşılır gibi değil. 

Her iki taraf için "çantada keklik" bir seçim olmayacağı iyice anlaşılınca, herkes manevra üzerine manevra, hamle üzerine hamle yaparak psikolojik bir üstünlük sağlama peşinde. Ne iktidarın anlatacak bir vaadi kaldı; ne de muhalefetin gerçekçi bir tezi...Bir tarafın başarısızlığından,  diğer tarafın yararlanması hikâyesi bu bildiğimiz...Zaman gösterecek elbette; kimin daha iyi bir güven telkin edeceğini...

İttifak adı altında, irili ufaklı partiler de değerli hale gelince, ister istemez gelecekte her kim kazanacaksa ülkenin bir koalisyonla yönetileceği kesin gibi görünüyor..."Koalisyonlardan çok cektik; istikrar istiyoruz" diyen millet, şimdi de koalisyonlara mecbur bırakılıyor. Sonuçta siyasal partiler, milletin önüne hangi ismi aday olarak koyarsa, halk mevcut adaylardan birini tercih edecek; seçimden sonra da seçmenler unutulacak! Gün gelecek, milletin vekilleri, millete efendilik veya efelik yapmaya başlayacak her zamanki gibi...

Velhasılı kelam sevgili dostum; sorarlar adama; çiçekler, arıları neden kovalasın ki? diye... Çiçekler, sadece çiçek olurlar...Etrafa rayihalar saçar; görselliğiyle bahara renk katarlar. Ya  arılar sevgili dostum; onlar ne olacak? Elbette onlar çiçeğe muhtaç; mecburen  gelecekler...!

"Görünen köy kılavuz istemez", "hükümdar istemezse, eşkıya kervan basamaz" sözleri gerçekleri birer birer ortaya dökerken, köyü de, hükümdarı da, eşkıyayı da yeniden değerlendirmekte yarar var!

"Söylenen söz,
Kaçırılan fırsat,
Geçen zaman,
Kaybolan güven"
Geri gelmez sevgili dostum!
Sonuç; hayal kırıklığından ibaret yaşamlar; düşünmeye mecali olmayan bir halk çoğunluğu...
Zamana ilâç diyorlar; ama zaman hiç bir şeyi iyileştirmez...Sadece o acıyla nasıl yaşayacağını öğretir insana...
Yaşadıklarımıza şöyle bir bakar mısın sevgili dostum:
"Otorite sevdası,
Güç tapıcılığı,
Para hırsı"
bizi yeyip bitirecek gibi...
Oysa ki elini vicdanına koyduğunda, bir ses sana başka bir şey söylüyor:
"Allah'tan başka otorite yoktur."
"Güç ve kuvvet, yalnızca Allah'a aittir."
"Mülk, Allah'ındır."

İşte böyle sevgili dostum!