Bütün medeni dünyada geçerli akçe, ulusal dilin zenginliği ve ulusal para biriminin değerli olmasıdır sevgili dostum! Okumaktan çok izlemeyi seven bir toplum olarak, günlük yüz kelimeyle iletişim kurabilirken ve sosyal medyada, yüz binlerce partizanın, insanların beynini bir şekilde yıkama çabası ayyuka çıkmışken, biz nasıl bilinçleneceğiz?

Elbette, siyaset her şeydir bu ülkede sevgili dostum! İktidar olma hastalığı denilen bir hastalık peyda olmuş sanki. Bakar mısınız, kafasına esen siyasi parti kurarak egosunu tatmin etme yoluna gidiyor... Kimsenin bu konuya kafa yorduğu yok tabi ki! Düzensizlik ve sistemsizlik çığ gibi büyüyüp gidiyor; kurallar kuralsızlığa dönüşmekle kalmıyor; "kurallar çiğnenmek içindir " görüşü ağırlık kazanıyor...Mutsuz ülke kategorisinde en başlarda yer alıyoruz; ama kimsenin umurunda değil! Vizyonsuzluk yiyip bitirecek bizi...Günü kurtarmadan öte yapılan hiçbir şey yok sanki! Özellikle de bu kritik seçim dönemine girilirken...Herkes bol kepçeden vaatlerle halkını aldatma veya kandırma yarışına girmiş gibi...

Gelelim millet olarak yanlış konuşmalarımıza...

Aslında, "güzel bakmak sevaptır" demişler; güzel demişler. Ancak biz, "güzele bakmak sevaptır" demişiz...

"Azimli sıçan duvarı deler" demişler; biz "Azimle sıçan duvarı deler" demişiz...

"Eşek, hoş laftan ne anlar" demişler; biz " eşek hoşaftan ne anlar" demişiz...

"Abdala (dervişe) malum olurmuş" demişler; biz "aptala malum olurmuş " demişiz...

"Sü (asker) uyur; düşman uyumaz" demişler; biz "su uyur düşman uyumaz" demişiz...

"Sıhhatler (sağlık) olsun" demişler; biz " saatler olsun" demişiz...

"Ziyaretin kısas'ı (karşılıklı olanı) makbuldür" demişler;  biz "ziyaretin kısası makbuldür" demişiz...

Velhasılı kelam sevgili dostum; işimize nasıl geldiyse ya da nasıl inanmak istediysek onu demişiz. Düşünememişiz; hayata anlam katan cümleleri bile bir o yana bir bu yana çekmişiz. Dün olduğu gibi, bugün de ve belki de gelecekte de...Dilimizi de, paramızı da sevmiyoruz sanki! Tuhaflıkları zirve yapmış bir millet olduk kısacası... 

İnsan, haddi aşmamalıdır sevgili dostum!

Yemede, içmede

Konuşmada

Sevinmede

Üzülmede

İnanmada

İbadette

Namusta

Şerefte 

Ahlâkta

İtaatte

Üstünlük taslamada...

Atatürk, bugünkü tehlikelerin hepsini o zamandan görmüş ve uyarmıştı. 

Emperyalist uşağı dincilerin, bizi ırkçılık adı altında suçlayacaklarını biliyordu; açlık ve sefalet altında bırakılarak modern ve çağdaş ülke olmamamız için ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını biliyordu ve bizi kaç defa uyarmıştı!

Bizim şu anda tek yaptığımız; kulağımızın üstüne yatarak körebe oynamak ve birilerinin çıkıp bu ülkeyi bedavadan kurtaracağını sanmak! İşte akıl tutulması böyle bir şey sevgili dostum...