Kim ne derse desin sevgili dostum; Cumhuriyet tarihinin en uzun süreli iktidarını elinde bulunduranlar, belki de ilk defa ciddi bir muhalefetle karşı karşıya...Girdiği bütün seçimleri kaybettiği söylenip dalga geçilen bir siyasi parti liderinin, tekrar seçim arenasına çıkışı akla, "azimli sıçan, duvarı deler" atasözünü hatırlatıyor insana. Yanlış anlaşılmasın, buradaki "sıçan" fareden başkası değil...!

Elbette dünyanın başka ülkelerinde siyasette uzun yıllar başarısız olmuş insanların nihayetinde devlet başkanı olarak seçildiğini ve hatta büyük başarılara imza attığını biliyoruz. Her şeyden önce bu parti liderleri, her başarısızlıktan sonra kendilerini yenilemeyi bildiler; değişen zaman ve koşullara göre kadrolarını daha dinamik kıldılar. Halkını iyi analiz ederek ve genç seçmenleri önüne katarak bu başarıyı elde ettiler. Ancak bu tür örneklerin çok az olduğunu söylemekte yarar var. İddiası olan başka adayların da çıkacağı, "bu yarışta ben de varım" diyeceği aşikâr...  Peki ülkemizde nasıl olacak? Millet İttifakı'nın adayı veya başka bir aday ümit olabilecek mi seçmene? Yoksa, geçmişteki başarısızlıklarına yeni bir başarısızlık mi ekleyecekler? Bilinmez şimdilik. Öyle anlaşılıyor ki, bundan sonra artık siyaset çok hızlı akacak; hamleler ve stratejiler arka arkaya gelecek sevgili dostum!  Şimdilik görünen bu...İki büyükşehir belediye başkanını sağına ve soluna takan bir aday, elbette onların da itibarından yararlanacak ve kendine puan kazandıracak...Doğal olarak tek başına olmakla, bir kadro hareketi olmak arasında fark olduğu anlaşılacağı gibi, kazanma ümidi de  artmış olacak! Muhalefet partileri renkli olsa da, mutabakat metni adı altında güçlü bir blok oluşturarak mevcut iktidara kafa tutması, elbette millete yarayacak. Açık ve net olarak söylemek gerekirse, iktidar temsilcileri, işin artık kolay olmadığının ciddiyetine varacak; seçimleri kazanabilmek için bütün imkânlarını seferber edip kullanacak; popüler görülen her ne varsa hamlelerini buna göre yapacak. Maaş zamları, vergi vs bütün aflar, erken emeklilik, para musluklarının açılması ve daha neler neler...Sonucunda ne olacağı planlanmamış her ne varsa yapılacak...

Velhasılı kelam sevgili dostum; aslında, bu oyunun kazananı da belli kaybedeni de! Mazlumların estirdiği rüzgâr, ya bereket getirecek doğaya, ya da kasırgaya dönüşüp önündeki her şeyi silip süpürecek!  

Ümit odur ki, bu ülkede, gazetecinin ve basın çalışanlarının ipi patronun elinde, patronun ipi iktidarın elinde, iktidarın ipi küresel gücün elinde olmasın diye canla başla çalışıp ve aklımız ile hareket edip diri olacağız; biz olacağız. Aksi halde, olan biten hiçbir şeye şaşırmayacağız. Ahlanıp vahlanıp, "Ne yaptıysak kendi ellerimizle yaptık" diyeceğiz...

Unutma! "Yaşamak, solumak değil; çalışmaktır" sevgili dostum; çalışmak..!

Şu da bir gerçek ki sevgili dostum:

"Politikacılar, bebek bezine benzer. Düzenli olarak ve aynı sebepten değiştirilmeleri gerekir...

Gelecek sefere, oy verirken aklınızda bulunsun!" diyen bilgenin de haklılık payı olduğunu unutma!