Tarih bu sevgili dostum; yabana atma! İyi analizler yaparak yol alan milletler, daha az hata ile hızla ilerliyorlar...Şöyle bir bakın Batı dünyası denilen gelişmiş dünyaya...Olaya hep kişi başına düşen gelirin yüksekliği ve güçlü ekonomik yapılarından bahsederek onları gizliden gizliye kıskanan ve onlara imrenen biz ve bizim gibi ülkeler aslında...Üstün yönlerimiz yok mu? Elbette var sevgili dostum! Daha insaniyiz; lâkin  sistemsizlik ve hukuksuzluk sorunumuz var aslında....

Bu ülkenin siyasetçilerinin hiç kafa yormadıkları bir alan olduğu da apaçık ortada duruyor...Çocukluklarında ve gençlik yıllarında sevgisiz ve değersiz büyümüşler ve sistemden intikam almak ister gibiler. Sevgisizlik bir canavarlar ordusu yaratmış sanki...Varsa yoksa ne ederiz de halkı bir şekilde ikna ederek seçimi kazanırız ve devletin nimetlerinden yararlanırız derdindeler. Bir de, inat ve kibirin zirve yaptığı bir kötülük kaynağı da yok değil hani. Bildiğiniz sidik yarışı, entrikalar, siyasi manevralar, hamleler, gıybetler, dedikodular, doğru yanlış farketmez propagandalar, trolcülük oyunları, medyayı kontrol ederek ön planda olma çabaları, devletin kaynaklarını kullanarak millete üstten bakmalar, biz siz ayrımı yaparak dinsiz, imansız, terörist, darbeci, cuntacı, illet, zillet ilan etmeler, ahkâm kesmeler, anayasayı, hukuku tanımamalar, hazine yardımı alarak parayı çarçur etmeler ve daha neler neler! Saymakla bitmez...Gelişen teknolojiyi, insanlığı geliştirmek için değil de kendisine hizmet etmek üzere kullanmalar. Millet kahrından ölmek üzereyken, hiçbir şey yokmuş gibi davranmalar. Siyasetçilerin basit polemikleri, birbirine atıp tutmaları ve bazen bel altından vurarak itibarsızlaştırmalar...Kısacası ahlâksızlığa dair, kalitesizliğe dair, utanmazlığa dair her ne varsa yapıyorlar; çılgınlar gibi yarıştalar; öyle böyle değil hani!

Tarih dedik ya sevgili dostum; imparatorluğun en kritik döneminde padişah olan Üçüncü Selim'den birkaç not aktarmak yararlı olacaktır. Öncelikle konuştuğu gibi yazan, açıksözlü bir adam. Devleti, içine düştüğü durumdan çıkarabilmek için devrin mütefekkirlerinden ilham alıyor her zamanki gibi. "Devlet katında merhamet çok olalı her bir düzen bozuldu" diyor ve sert tedbirlere başvuruyor; idamlar alabildiğine artıyor. Yeniçerilerden tutun da fahişelere kadar suçlu olan her kim varsa çuvala koyup İstanbul boğazının serin sularına bırakıyor. Yapılanları da tellallar aracılığıyla halka duyuruyor; ibreti alem için gözdağı vermek, korkutmak için. Kısacası korku kültürünü zirveye çıkarıyor; adına da yeni nizamın bir parçasıdır diyor. Görevini layıkıyla yerine getiremeyen devlet adamlarına da "ne eşek kafalı adammış" deyip hakaret edebiliyor ve daha neler neler sevgili dostum! Merak eden açıp okusun...Nihayetinde herkesin malumu padişahın sonu...Haklı bir darbe ya da değil ona zamanın ruhu karar veriyor sonuçta...

Velhasılı kelam sevgili dostum; günümüzde insan hak ve özgürlüklerinin alabildiğine zirve yaptığı günümüzde, tekrar merkeziyetçi, korku, yasak ve şiddet eğilimli devlet anlayışına geçerek yol almak insanlık aleminde lanetlenen ve yadırganan bir durum. "Her insan kurtarılmaya layık bir yaratıktır" diyen de var "herkes baksın başının çaresine!" diyen de...

Karar senin sevgili dostum; sevgi ekolünü mü yoksa korku ekolünü mü tercih edeceksin? Eyvallah...