Öleceğinin bilincinde olan tek canlının insan olduğu herkesçe malum sevgili dostum! Gel gör ki, dünya tarihinde o kadar çok kan dökücülük, azgınlık, hukuksuzluk,  kargaşa ve  bozgunculuk var ki, ölüm unutulmuştur sanki!

Şöyle tarihin derinliklerine, İlkçağ Antik Mısır tarihine uzanalım sevgili dostum. İlginç bir medeniyet çağdaşlarına göre! Kısa bir dönem tek tanrıya inanmışlar; bunun dışında çok tanrılı bir medeniyet desek yanlış olmaz aslında. Çok farklı tanrıları olsa da, en çok dikkati çeken yeraltı tanrısı, ya da ölüler tanrısı Osiris'e bakalım kısaca. İnsanların ölümden sonra yargılanacağı ve yeniden dirileceği inancı, Tanrı Osiris'i önemli bir tanrı haline getirmiş...Bilim adamlarının yaptıkları hesaplamalara göre, günümüze kadar ölen insan sayısının yüz milyar olduğu ileri sürülüyor. Yer altında yüz milyar insanı düşünün! Yaşayan insanların sayısının sekiz milyar olduğu düşünülürse, zamanında, Mısırlıların, ölülerin tanrısı Osiris'i neden önemsedikleri daha iyi anlaşılacaktır. Onlara göre, ölü de olsa büyük bir cemaati idare etmekteler...

Elbette günümüzde, ahiret, yani öteki yaşamın varlığı, insanın yeniden dirileceği, hesap günü, kıyamet vakti, cennet ve cehennem inancı herkesçe malum...

Hani derler ya, insan öldüğünü bilmez; başka bir âlemde yaşamına devam edermiş. Elbette bir kişinin ölümünden sonra yasını tutan da, ağlayıp sızlayan da, derin travmalar yaşayan da, para pul, mal mülk hesabı yapan da, ölüm hak, miras helâl diyen de, üç gün Kuran okutulduktan sonra dağılıp giden kalabalıklar da var... Artık bayramdan bayrama, cumadan cumaya mezarlık ziyaretleri de...Ölüm kâğıtları ile asliye hukuk mahkemelerine gidilir; veraset ilamı alınır; para, arsa, ev ve arazi her ne gayrı menkul varsa hepsinin intikalleri yapılır; bu intikalden devlet de payını alır. Nihayetinde, nakit bölüşülür, tapudan mirasçılara intikaller yapılır; tapu kayıt suretleri ve isteğe göre hisseli tapular alınır; en sonunda da, e devlete bu kayıtlar işlenir. Mirasçılar, sisteme girerek nerede ne kadar hakkı var; kadın erkek ayrımı yapılmadan görür. Anneden hak, babadan hak kategorisi de var elbette! Sözlü vasiyetler vardır; kimileri riayet eder kabul eder; kimileri de reddeder. Eşit hak talebi vs...Birileri bu resmi işlemleri ölüm olayından hemen sonra yapar; kimileri de yıllar sonraya bırakır...Gün gelir kardeşler arasında paylaşımda anlaşmazlıklar peyda olur; iş uzadıkça uzar; kısa yoldan ne varsa kendi aralarında bölünür; hisseli tapu nur topu gibi ortadadır artık...Gün gelir, hisseli tapuların müstakil tapuya dönüştürme aşamasına geçilir; burada da birçok anlaşmazlık yaşanır. Güçlü olan kardeşlerden biri ya da ikisi birleşerek diğer kardeşlerinin haklarını para karşılığı toplamaya çalışır. Fırsatçı kardeşler vardır; hakları kelepir bir paraya almaya çalışır; kardeşler vardır eşit taksimat yaparak tapulandırır; kardeşler vardır; kadınlara arazi verilmez para verilir deyip bir şekilde ikna ederler kızkardeşlerini...Kardeş vardır "alın hakkımı, bana şu kadar para verin" der...Hırçın kız ya da erkek kardeşler de vardır; kendi imzaları olmadan işlem yapılamayacağı için işi yokuşa sürerler; inadına yaparlar sanki her şeyi. İslami geleneği savunup buna göre paylaşım teklifinde bulunan da vardır; kız kardeşlerinin gönlünü  yapıp bir şekilde rızasını alan ve helâlleşen de... Sonra iyi yeri sen aldın; kötü yeri bana verdin muhabbeti yapılır vs...  

Kardeşler vardır; paylaşımda anlaşmazlık giderilemeyince hukuk yoluna başvurur. "Adaletin kestiği parmak acımaz" diyerek...Maddi gücüyle yol almaya çalışır. Sonunda mahkeme kararını verir; ihalede en yüksek bedeli kim öderse arazilerin hisse bedelini ödeyerek elinde toplar...Önünde sonunda sorun çözülmüş gibi dursa da, dedikodular uzar gider vesselam...

Bütün bunlar Türkiye'nin kanayan yaralarından biri sevgili dostum! Sırf bu anlaşmazlıklar cinnet haline dönüştüğü için kardeşini silahla vurup öldüren ve hapse giren de var...

Evlatlarına hiçbir maddi değer bırakmayan da var sevgili dostum! Sadece bir emekli maaşı ya da yaşlılık aylığıyla geçinen bu insanlar terki diyar ettiğinde, yukarıdaki kavgaların hiçbiri yaşanmaz. Kısacası ölen insan, artık bir cenazeden ibarettir; ister kalabalık bir cenaze töreniyle, ister bir avuç insanın katılımıyla defnedilsin, bu dünyadaki hikayesi bitmiştir; sırlarıyla, bilinenleriyle ya da bilinmeyenleriyle...Mal bıraksan da bir dert, bırakmasan da! Velhasılı kelam sevgili dostum; kimin ne zaman terki diyar edeceği belirsiz olduğuna göre, bu işin tek bir mantığı yok! Farklı farklı mantıklar işliyor. Kırgınlıklar bir türlü bitmek bilmiyor malesef. Ölümden önce de, ölümden sonra da bir hayat var olduğuna göre sevgili dostum; yaşarken, kadir kıymet bilmek insan gibi yaşamak ne büyük bir erdemliliktir; ah bir bilebilsen, anlayabilsen ne âlâ...!
Öldükten sonra, ölen ölmüştür...! Bunların hiçbirinden haberi olmaz kısacası...