Dil yalnız bir iletişim aracı değil, milletlerin devamlılığında, kültürün oluşmasında ve bugünün geleceğe taşınmasında çok önemlidir.
Kimliğiniz dilinizle özgünleşir. Millet, kimlik bilinci ile bütünleşir. Diliniz ve kimliğinizle, ortak bir gelecek inşa edersiniz. Bu inşada en önemli aracınız ise, dil ve edebiyatınızdır.
Dilin kimlik ve bağımsızlık kültürünün oluşmasındaki önemini kavrayan Atatürk, devletin dil ve kültür politikalarını da bu doğrultuda oluşturmuştur.
Atatürk, “Türk demek dil demektir. Milliyetin çok belirgin niteliklerinden biri dildir. Türk milletindenim diyen insan, her şeyden önce ve mutlaka Türkçe konuşmalıdır. Türk dili, Türk milleti için kutsal bir hazinedir.” derken aidiyet duygusunun dil ile bağlantısının altını çizmiştir.
Bu noktada bize can ve kimlik veren dilimiz Türkçemize ve Türk edebiyatına neden özen göstermemiz gerektiğini anlıyoruz.
Edebiyat ait olduğu toplumun kültür kodlarını taşıdığından, millî kimliğin, düşünce ve sanatın inşası gibi önemli bir görevi gerçekleştirir. İnsan ve toplum hayatındaki her değişim ve dönüşümde edebiyatın etkisi vardır.
Türk edebiyatı adını aldığı Türk dilini, tarih boyunca koruyabilme mükemmelliğine sahip olmuş ve bunu da kökleriyle bağlantısını koparmadan sürdürmüştür.
“Ana Dilim
Ata sesim.
Bu koskoca dünyada
Beni sen TÜRK edensin” diyor /İbrahim Minnetoğlu/
Bizi Türk eden dilimizle derdi olanların son çıkışı; Türk edebiyatının “Türkçe edebiyat” olarak adlandırılması ki, bu kabul edilir bir şey değildir.
Ne ilginçtir ki, bazı siyasilerin özerklik vurgusu beyanlarıyla, “Türk Edebiyatına” “Türkçe Edebiyat” denilmesi tartışmaları aynı zamanda gündem yapılıyor…
Türk sanatı, Türk müziği, Türk kültürü kavramları gibi “Türk Edebiyatı” kavramının kullanılması ait oldukları medeniyetin/milletin adlarıyla anılması bakımından olması gerekendir. Türkçe müzik, Türkçe resim, Türkçe sinema kavramları vb. adlandırmalar olamayacağı gibi “Türkçe edebiyat” adlandırması da art niyet içinde barındıran, yapay bir kavramdır.
Bir çok edebiyatçımızın hemfikir olduğu bir şey var ki; Fransa’dakinin Fransız edebiyatı olması gibi Türkiye’deki edebiyatın ismi de “Türk edebiyatıdır”… Yazarların etnik kimliğine göre edebiyatı belirlemek akıl dışı ve ayrımcı bir yaklaşımdır.
Türk edebiyatı kültürle organik bağları olan bir edebiyattır…
Adını tartıştırmak demek; toplumu kimlik kargaşasına sokmak, ayrıştırmak, milli şuuru zedelemek demektir.
Görüyoruz ki karanlık düşünceli insanlar; ayrıştırma politikalarının önünü açmak derdinde…Türk dilini bütünden koparmak, derinleşerek ve genişleyerek büyüyen “edebiyatımızı” dar bir alana hapsetmek istemekte...
Sonuç olarak;
Ataol Behramoğlu’nun dediği gibi bunun adı; “Türklük ve Türkçe düşmanlığı ya da karşıtlığının asıl adı ve adresi Türkiye düşmanlığıdır.”
Geçmişte ve bugün Türk edebiyatına hizmet eden ve eserler veren herkese ve milli bütünlüğümüze sahip çıkmak adına diyoruz ki, Türkçe edebiyat değil, TÜRK EDEBİYATI.