Yaşlı adam, eğilerek küçük çocuğa sordu:
- Anneni mi, babanı mı daha çok seviyorsun?
Çocuk durakladı; İçi burkulur gibi oldu; yüzünde de bir hüzün! Ne diyeceğini şaşırdı; kararsız kaldı; yanındaydı babası...Yaşlı adam, cevap gelmeyince  tekrar aynı soruyu sordu. Çocuğun yüzünde garip bir tebessüm belirdi:
-İkisini de seviyorum, dedi buruk bir dille...
Yaşlı adam, seç, hangisi? diye üsteleyince çocuk yüzünü kaçırdı cevap vermek istemedi...Yaşlı adam, gülümseyerek; aferin güzel kızımıza,  Allah uzun ömürler versin sana, zorlamayalım seni, diyerek uzaklaştı!
Sevgili dostum; hayatımızın her anında, tercihler yapmak zorunda kalıyoruz bir çocuk misali...Bazen korkularımızı, bazen kaygılarımızı, bazen de hüzünlerimizi  hatırlayıp kalıyoruz öylesine. Sonunun nereye varacağını görsek de, göremesek de, belki de korkumuz, kaybetmekten ve başaramamaktan, ne derler diye korkmaktan kaynaklanıyor.

Çocukların masumiyetini arıyoruz sevgili dostum; masumiyetini...Arayıp da bulamadığımız o masumiyeti...Degersiz olmaktan, fırlatılıp bir kenara atılmaktan korkuyoruz; hep korkularımızla yaşıyoruz; ya da yaşatılıyoruz! İnsan ilişkilerinin kronik menfaat ilişkilerine dönüşmesi zedeliyor ruhumuzu, bedeninizi ve de aklımızı...
Kurtulamıyoruz bir türlü yalnızlıktan ve kendi doğrularımızdan...

Herkesin kendine göre doğruları, şaşırtıyor bizi, bir şok dalgasında savrulan ve uçup giden bir karton parçası misali...Ya da bir hortumun delice kasıp kavurması gibi...
Ve sen, durup kendi iç dünyanda ya da vicdanında muhasebe yapmaya kalktığında, çocuksu korkularından sıyrılamıyor; kendin olamıyorsun...At izinin it izine karıştığı, bir karaktersizlik ve ahlaksızlık ortamında anlayamıyorsun; doğruyu, gerçek doğruyu; vicdanı, temiz vicdanı; ahlakı, güzel ahlakı; adamlığı ve insanlığı...Ve nihayetinde sevgili dostum; sarılıyorsun yalnızlığına ve derin hüznüne...

Sonuç ne? dediğini duyar gibiyim.

Velhasılı kelam, rolünü iyi oynayanların sahnesinde bize yer yok sevgili dostum; bize yer yok! Aklının derin kulvarlarında dolaşmaktan ne zaman sıyrılırsan ve ne kadar günün gerçekliğini yaşarsan o kadar insan oluyorsun sevgili dostum! Gündüz sorumluluklarının ağırlığı, gece ise derviş gibi yaşamlar yeter sana! Gerisi Allah kerim...