Bütün kültürlerde, hayvanlar üzerinden bir hikâye oluşturup  insan hayatını anlamlandırmaya çalışmak, vakti zamanında adeta bir edebiyat türüne dönüştürülmüş. Çocuklara da hitap etmiş; yetişkinlere de...

Konu bu ya, sevgili dostum; bir Hint masalından bahsedelim istersen:

"Bir fare, kedi korkusu sebebiyle devamlı endişe içinde yaşıyormuş.

Büyücünün biri fareye acır ve onu bir kediye dönüştürmüş. Ama fare, kedi olmaktan son derece mutlu olacağı yerde bu kez de, köpekten korkmaya başlamış.

Büyücü, onu bu kez bir kaplana dönüştürmüş. Kaplan olan fare, sevineceği yerde, bu kez de avcıdan korkmaya başlamış.

Büyücü bakar ki, ne yaparsa yapsın farenin  korkusunu yenmeye imkân  yoktur. Böylece onu tekrar eski haline dönüştürür ve der ki, "sana yardım edemem, çünkü senin korkun, cinsinden değil, yüreğinin küçüklüğünden  kaynaklanıyor"

İnsanların da çoğu, büyük bir yürek taşımadığı için cesur olamadığı için korkar...Bunun bilincinde olanlar, toplumların özgürlük alanını daraltarak, onlara korku senaryoları yazarak, elinde tutmaya ve istediklerini yaptırmaya, yönlendirmeye çalışırlar. Korku ustalarıdır bunlar aslında...! Çoğunluk hep korksun isterler; istemesine ama, hep tetiktedirler; her an her şey olabilir endişesiyle yaşarlar; aslında en büyük korkak onlardır.

İnsanların çoğu düşünmekten korkar;
SORUMLULUK GETİRECEĞİ için.

Konuşmaktan korkar, 
ELEŞTİRİLMEYE SEBEP OLACAĞI için.

Duygularını ifade etmekten korkar,
REDDEDİLMEKTEN KORKTUĞU için.

Sevmekten korkar, 
KAYBETMEKTEN KORKTUĞU için.

Sevilmekten korkar, 
KENDİSİNİ SEVİLMEYE LÂYIK  GÖRMEDİĞİ için.

Yaşlanmaktan korkar, 
GENÇLİĞİNİN KIYMETINI BİLMEDİĞİ için.

Unutulmaktan korkar, 
DÜNYAYA İYİ BİR ŞEY VERMEDİĞİ için.

Ve ölmekten korkar, 
ASLINDA YAŞAMAYI BİLMEDİĞİ için...

Velhasılı kelam sevgili dostum; korku, bilinci kilitlediğinde, bir toplum da çöker; sistem de çöker... Ayağa kaldırmak ise başkalarına düşer...!