Tolstoy'un, "kendi mutluluğundan başka hedefi olmayan insan, kötüdür. " sözü ile Mehmet Akif Ersoy'un, "Kendi ahlâkıyla ölür bir millet yada yaşar..." cümlesi, tam da, bugünlerimizi anlatır gibi...  

Bilirsin, sevgili dostum; o yumuşacık bulut kitlesini yara yara giden bir uçakla,  bulut arasındaki boğuşma gibidir hayatın kendisi...Kısacası, yumuşak olan kaybeder; sert olan kazanır kuralı, her zaman geçerli değildir. Daha doğru ve gerçekçi olan nihayetinde kazanıyor...

Konu bu ya sevgili dostum; vakti zamanında, Avrupa'nın aristokratları, yani kendilerini soylu ilan edenleri, "Biz Tanrının çocuklarıyız; bize kimse bir şey yapamaz " diyerek köleleştirdikleri halklarını, sürü gibi güderek yaşamışlar; adeta onlara çobanlık yapmışlardır. Derken zaman geçmiş, alt tabaka olan milyonlarca köle, bir gün isyan etmiş; isyanlar sonucu aristokratların altını üstüne getirmişler; sonuçta aristokratların, Tanrının çocukları olmadıkları anlaşılmış...

Geçmişte ve günümüz dünyasında, yönetenlerden her zaman adil olmalarını beklemek elbette mümkün değil; ancak hak ve özgürlüklerini arama hakkı vermiştir modern hukuk nizamı, topluma...

İnsanlarda, her dönemde,  acaba ne derler? korkusu hakim olmuştur. İnsanların, kendilerini gerçekleştirmelerini ve yararlı olmalarını engellemiş, bu korku! İnsanlık alemini, insani değerleri bugünlere taşıyanlar, insanlığa bugünkü imkânları verenler ve icat edenler, işte böyle şeylerden korkmamış insanların eseridir. Korkan insan, kendi potansiyelini ve kapasitesini israf etmiş oluyor...Sende ve herkeste, bir başkasında olmayan öyle bir cevher varken, onu işlese,  insanlığa çok büyük bir katkısı olacak! Böyle lüzumsuz insanlar yüzünden dedikoducu, arkadan önden laf eden, sadece ağzı ile çalışan insanlar yüzünden, bir de korku nedeniyle, insanlığın milyonlarca cevheri heba olup gidiyor. Bu cevherler değerlendirilse, heba olmazsa insanlık daha ileride olacaktı aslında. En azından bugünkü cevherleri heba etmeyelim, koruyup kollayalım! Herkes kendi yeteneğini ve kapasitesini kullansın; kimsenin ne dediğine aldırmasın...İnsanlara özgürlük alanı açmak da bir ibadet, İslâm için, müslüman için! İslâmı kendi çıkarlarına alet edenlere de aldırış etmeyin; hiç değer vermeyin. Çünkü İslâmda, kimse kimseyi dışlayamaz; aşağılayamaz; ötekileştiremez; in sanlara etiket vuramaz... Aldırmayacaksın uzaktan havlayanlara, afkuranlara papuç bırakmayacaksın...Yazık etmeyeceksin kendine, heba etmeyeceksin Allah'ın sana verdiği o cevheri!

Gelin görün ki, İslâm  coğrafyasında gördüğümüz tek ve belki de en tehlikeli gerçek, Müslümanların yoksullaştırılması, cahil bırakılması, dini kullanarak iradelerinin teslim alınması ve beyinlerinin esirleştirilmesinden ibaret...

Akif'in, "Zulmü Alkışlayamam" şiirini de, burada anmak gerekir:

"ZULMÜ ALKIŞLAYAMAM

Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;
Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.
Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım! ...
-Boğamazsın ki!
-Hiç olmazsa yanımdan kovarım.
Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;
Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam.
Doğduğumdan beridir, aşığım istiklâle;
Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lale!
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Kanayan bir yara gördüm mü yanar ta ciğerim,
Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim!
Adam aldırmada geç git! diyemem, aldırırım.
Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım!
Zalimin hasmıyım amma severim mazlumu...
İrticâın şu sizin lehçede ma'nâsı bu mu?"

Velhasılı kelâm sevgili dostum; adaletsizliklere,  haksızlıklara ve zulme karşı direniş, doğal insan halidir. Korkmayacaksın, hakkını aramak için! Korksan da öleceksin, korkmasan da...Egemenlerin saltanatı senin korkuların üzerinde kurulmuştur. Korkma! Sadece ayağa kalk! 

Biz ise sevgili dostum; tarafsızca söylediklerimizden dolayı, başımıza ne gelecek diye hiç endişemiz yoktur; endişe etmeyiz; anlaşılsak da, anlaşılmasak da..!