Kime ne anlatmak istersen anlat sevgili dostum; ama, yarınlara umutla bakmak istiyor insan...
Ve belki de, birilerinin çıkıp hayatları alt üst etmesi, örseliyor hayalleri...

Hayal kurmanın da, hayalperestlik denen bir hastalığa dönüşmesinden korkuyor insan! İnsanların umutlarını, yarınlarını ve hayallerini çalmak,  en büyük hırsızlık değil de nedir sevgili dostum!
Küçücük dünyamızda masum taleplerimizi bile karanlığa gömdüler. İnsanlar karamsar, içine kapanmış ve sessizliğe bürünmüş; belli ki toplumsal cinnete doğru giden bir yolda yalpalayıp duruyor...

Umutlarını ve gelecek planlarını ertelemiş, rafa kaldırmış, günlük sorunlarla boğuşmaktan yorgun düşmüş bir toplum panoraması bu...
Bu karanlık ve bir o kadar da, karamsarlığa bürünmüş günlerin ne zaman biteceği konusu da tam bir muamma! Hiç kimse bu karanlıkta payı olduğunu düşünmese de, herkesin bir payı vardır elbet! Umursamaz, bencil ve menfaatperest olduğu için...
Aydınlanmak için bir ışık yakmaya dahi korkuyoruz sevgili dostum!

Kimse elini taşın altına sokmuyor!

Bana dokunmayan yılan bin yaşasın! dersin de, yılanın bir gün hiç nedensiz yere seni sokacağını hiç düşünmezsin...
Ah sevgili dostum ahhh!

Bulutlar ağlamazsa, çimenler yeşermez diyen bilgenin sözüne kulak ver ve dinle!
Karanlıklar elbette bitecektir; her gecenin bir sabahı olduğu gibi...

O uzun gecelerde, senin ne yaptığın ve ne düşündüğün belirleyecek aydınlığı ya da sonsuz karanlığı...