İnsan, sık sık kendini okumak ve hatta yargılamak zorunda kalıyor sevgili dostum! Yazmak her zaman bir anlam ifade etmiyor. İyi zamanlarda vurdumduymaz ve bir o kadar kibirli yaşam, zor zamanlarda yerini kaygıya ve endişeli yaşama bırakıyor.
İbadetlerin en güzel yanı; hayata bir anlam ve değer katmasıdır. İnsan olmak, adam olmak, mutluluğun kaynağına inmek, eksik yönleri tamamlamak, kötülüklerden uzak olmak, kendine ve çevresine yararlı olmak, hayatı disipline etmek...Ve daha niceleri...
Anlatılan bu ya,
bir kaç genç, Ramazan ayında yaşlı birinin kuytu bir köşede gizliden gizliye yemek yediğini görürler.. 
Onunla alay ederek ; ''Hayırdır, oruçlu değil misin dede?''
Yaşlı adam : 
''Tabi ki oruçluyum; sadece su içip  yemek yiyorum''
Gençler gülerek ''Gerçekten mi?" derler...
Yaşlı adam: ''Gerçekten tabi.
Yalan söylemiyorum.
Kimseye kötü gözle bakmıyorum.
Kimseyle alay etmiyorum. İsraf etmiyorum.
Kimseye hakaret  etmiyorum.
Kimsenin gizlisinin saklısının ardına düşmüyorum. Gıybet etmiyorum.
Kimsenin malına göz dikmiyorum.
Lâkin bir hastalıktan dolayı, mideme oruç tutturamıyorum o kadar..''
Yaşlı adam gençlere dönerek : 
''Peki siz oruçlu musunuz ?''
Gençler utanarak başlarını önlerine eğip:
"Hayır oruçlu değiliz; sadece yemek yemiyor, su içmiyoruz !"
Velhasılı kelam sevgili dostum; hiç kimse, bir başkasının gerçeğini ve neler yaşadığını bilemez ve bilse dahi onu yargılayamaz; böyle bir hakkı da yoktur...
Koca evrendeki sonsuzluk penceresinden bakıldığında gözle seçilemeyecek zerre kadar bile yer kaplamayan şu fâni insandaki zirve yapmış kibir ve gurura bak hele!İnsanlığın geleceğini, ne para, ne mal mülk, ne petrol, ne de doğalgaz belirliyor sevgili dostum! Toprak belirliyor; toprak...
Sonuçta Musa'nın asasını, baston zannedenler yanılıyor sevgili dostum; hem de çok yanılıyor...
Mutluluk denen güzel bir duygu varken, nerden çıktı psikolojimizin bu en çetrefilli duygusu olan kıskançlık?Anlamak ve anlam vermek çok güç...!