Yeni bir yıla girerken sevgili dostum; gel istersen şöyle bir geçmişte yolculuk yapalım!

Fındık, fıstık, mandalina, portakal mı alalım?

Zeki Müren, Müzeyyen Senar mı dinleyelim?

Tombala mı oynayalım?

İçimiz umutla, yeni yılın iyilik ve güzellik getirmesini mi dileyelim?

Parası olan, gazino ve eğlence merkezlerine gidip para mı harcasın?

Ekonomik durumu iyi olmayan TV karşısında mı kutlasın?

"Boş işler bunlar, dinen haramdır" deyip eskiden olduğu gibi namaz kılıp dua edip yatılsın mı?

Eskisi gibi herkes kucaklaşsın mı?

Herkes piyango bileti alsın ve resmi kumarhane olan devlet mi kazansın?

Herkes birbirine yeni yılı kutlamak için konuk mu olsun?

Yeni yıl gelsin,

Amerika ambargo mu uygulasın?

Siz yapmayın, üretmeyin ben size veririm mi desin?

Siyasi cinayetler silsilesi devam mı etsin?

Devlet, öksüz ve beş parasız mı kalsın?

Halk, siyasetçi olduğunu iddia eden sahtekârlara mı inansın?

İşçiler, emekliler az parayla yaşamaya devam mı etsin?

Bir gecede şunun bunun arazisine mantar gibi gecekondular mı yapılsın? Sonra siyasi endişeler ve oy kaygısıyla geçici tapular mı verilsin?

Ahırlara birkaç tane daha hayvan mı konulsun? 

Kümeslerdeki tavuk ve yumurta sayısını artırmak için cins cins Hint horozları mı alınsın?

"Malcılık" ya da besicilik yapanlar, tosununu, sığırını kasaba satıp bir çift bilezik mi alsın?

Günden güne kötüleşen ekonomimiz, kâfir dediğimiz ülkeler ile aramızdaki gelişmişlik makasını mı açsın?

Ülke için kafa yoran fikir adamları, beyni çalışıp dünyanın değer verdiği insanlar suçlu ilan edilip kodese mi konsun?

Herkes geçim derdiyle saçını başını yolarken, siyasetçi seçim tuzakları mı kursun?

Yandaş ile sade vatandaş ayrımı mı yapılsın?

Torpili, iltiması veya adam kayırmacılığı mı konuşalım hâlâ?

Ürün hasadından sonra kızımızı oğlumuzu mu evlendirelim?

"Evlenme çağı geldi" deyip apar topar çoluk çocuğumuzu mu evlendirelim?

"Böyle gelmiş böyle gider" deyip hayata ve gerçeklere teslim mi olalım?

Allah yerine paraya, mala, mülke mi tapılsın?

Şu tarikat, bu cemaat ehli deyip olan bitene seyirci mi kalalım?

"Bizim çocuklar, ne yaparsa doğru yapar" deyip onları mı savunalım? 

Birtakım alavere dalavere işlerle çocuklar ve gençlerin gelecekleri ellerinden mi alınsın?

"Devletin malı deniz, yemeyen domuz" deyip, devletin kesesini birileri çalıp, halkın parasını pulunu, alın terini çarçur mu etsin?

Günlük yaşamı insani standartlara getirmek için hülyalara mı dalınsın ya da hiçbir gayret ve çaba göstermeden dualarla zenginlik, bolluk bereket mi istensin?

"Kahrolsun İsrail, kahrolsun Amerika!" sloganları atıp yine hamaset edebiyatı mı yapılsın?

"İktidara giden her yol mübahtır" denilip halka yalan mı söylensin?

Hiçbir devlet adamlığı donanımı ve yeteneği olmayan insanlar, siyasette baş aktörler olarak halka mı dayatılsın?

"Demokrasi, demokrasi istiyoruz!" deyip halka yalanlar mı pazarlansın?

"Ölüm hak, miras helâl denilip" kardeşleri birbirine düşürüp ailelerin mal varlığı yağmalanıp çarçur mu edilsin?

Yeni tarikatler, cemaatler ve ne idüğü belirsiz gruplar mı oluşsun?

Ayıp ve ahlâksız sayılan şeyler artık meşru mu kabul edilsin?

Asla akıllanmayanlar, bu yapılara doluşup birilerine hizmetkârlık mı yapsın?

Ülke gündemi boş vaatler ile çalkalanıp dursun öyle mi?

Oy verenler pişman olup, "keşke ellerim kırılsaydı da vermeseydim" diyerek kıçını yerden yere mi vursun?

Hakkını arayanların ve insan gibi yaşama arzusu olanların verdiği mücadele aşağılanıp hain mi ilan edilsinler?

Halen, "devlet baba" deyip yüksek beklentiler hayal kırıklığına mı uğrasın?

"Yolsuzluk, yoksulluk ve yasakları kaldıracağım" deyip son tahlilde, hepsini halka dayatanlar yoluna devam mı etsin?

Fıkraya konu olsun mu Temel ile Dursun, ya da Nasreddin Hoca?

Yurt dışındakiler rahat yaşayıp Türkiye'ye dönmeden Euro üzerinden hayaller mi kursun?

Dövizin yasak olduğu yıllardan, dövizle tasarrufa mı geçilsin?

Paramız değersiz, insanımız da mı değersiz olsun?

"Altta kalanın canı çıksın ve ne hali varsa görsün!" diyerek, toplumsal dayanışma ve yardımlaşma ruhu  yok mu edilsin?

İnsanlar arasına şüphe tohumları ekerek toplum birbirine güvensiz hale mi getirilsin?

Saf ve masum insanlar, birileri tarafından dolandırıldığında aptal ve geri zekâlı muamelesi mi görsün?

Bu millet gene din, milliyetçilik ve Atatürk üzerinden mi kandırılsın, yönetilsin veya sömürülsün?

Yine halk her şeyi görsün ama sırf siyasal İslâm uğruna gerçekleri içine mi atsın veya gömsün?

Terör ve güvenlik, beka sorunu deyip insanları korkutarak, "bana muhtaçsınız" mı denilsin?

Bu böyle sürekli sürüp gitsin öyle mi?

Ve koyunun ömrü kasabın elinde heba olsun, bitsin gitsin mi?

Velhasılı kelam sevgili dostum;

hayat, şemsiyeli çikolata gibi... Bitene kadar tatlı ama, bittikten sonra sapın elimizde kaldığı bir gerçekliktir.

Çoğu zaman hayaller, gerçeklere toslayarak dururlar!

İnsanların çoğunun dünyada dönen işlerden haberi yoktur sevgili dostum! Hatta, haberlerinin olmadığından bile haberleri yoktur. Kısacası her haliyle bir kuşku çağı!