I.GİRİŞ
İcra ve İflas Hukukunda icra takibi tarafların sunmuş olduğu çeşitli iddialarla başlamış olmakla birlikte bu iddialar değerlendirilerek takibin iki tarafının da menfaatlerinin olabildiğince dengelenmesi gerekmektedir. Ancak normaldir ki alacaklının bu ikili ilişkideki menfaati sözü edilen denge kurulmak suretiyle daha üstündür. İcra takibinin taraflarının bu menfaatlerinin gözetilmesi ancak yapılacak işlemlerin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesiyle mümkün olacaktır. Bu durumda da alacaklının menfaatinin yanında borçlunun da menfaati gözetilerek örneğin haczedilemeyen malların haczedilmemesi ya da cebri icranın kanuna aykırı yapılmaması gerekmektedir. İşte tam da bu noktada İcra ve İflas Hukuku bakımından Kanunda düzenlenen süreler büyük önem kazanmaktadır. Çünkü etkin bir icra takibinin yapılabilmesi için süre çok uzun tutulmamalı ve böylece alacaklı taraf da borçlu taraf da uzun bir süre bu sürecin içerisinde bulunmak zorunda kalmamalıdır. Tüm bu sebeplerle İcra ve İflas Kanununda çeşitli amaçlarla düzenlenmiş olan sürelerin varlığından söz etmek gerekecektir.
II. SÜRELERİN ÇEŞİTLERİ VE ÖZELLİKLERİ
A. GENEL OLARAK
İcra ve iflas işlemlerinin çabuk bir şekilde sonuçlandırılabilmesi için İcra ve İflas Kanunu neredeyse her işlem için belirli bir süre öngörmüştür. Bu sürelerin ne kadar olduğu da Kanun’da ilgili maddede belirtilmektedir. Ancak İcra Hukukunun temel özelliklerinden biri de hızlı olması olduğu için bu süre genelde 7 günlük bir süre olarak karşımıza çıkmaktadır. Elbette bu süreden daha uzun ve daha kısa sürelerle karşı karşıya kalmak da mümkün olacaktır. İcra ve İflas Kanunu bazı durumlarda sürenin belirlenmesi konusunda cebri icra organlarına takdir yetkisi de tanıyabilmektedir ve bu durumda bile kanun koyucunun sürenin alt ve üst sınırını belirtmiş olması kuvvetle muhtemeldir. Bu halde her ne kadar süreyi ilgili cebri icra organı belirleyecekse de, sürelerin hesaplanması, başlaması ve bitmesi ile ilgili konularda özellikle İcra ve İflas Kanunu madde 19’da belirtilen hususlar göz önünde bulundurulacaktır.
B. SÜRELERİN ÇEŞİTLERİ
Öncelikle icra organları için düzenlenmiş olan sürelere bakılacak olursa, eğer söz konusu işlem bakımından kendisine bir takdir yetkisi tanınmamışsa, cebri icra organı bu işlemi kanunda belirtilen süre içerisinde yapmak mecburiyetindedir. Ancak cebri icra organı işlemi Kanunda belirtilen süre içerisinde yapmazsa bu süreler niteliği itibariyle hak düşürücü süreler olmadığından dolayı işlem hükümsüz olmayacak, aksine geçerli bir işlem olarak kabul edilecektir. Ancak elbette taraflardan biri işlemin süresi içinde yapılmamasından dolayı zarar görmüşse, bu zararın giderilmesini talep etme hakkına da sahiptir.İcra ve İflas Kanununda cebri icra organları için düzenlenmiş olan sürelere örnek olarak, ilgili icra dairesinin İcra ve İflas Kanunu madde 61 gereğince, ödeme emrini takip talebinden itibaren üç gün içinde tebliğe çıkarması gerektiği verilebilir. Bunun yanında İcra ve İflas Kanunu madde 79 gereğince, alacaklının haciz talebinde bulunmasının ardından üç gün içerisinde haczin yapılması da yine cebri icra organı için düzenlenmiş olan sürelerdendir.
Kanunda düzenlenen diğer bir süre ise, bir durumdan dolayı düzenlenmiş olan sürelerdir. Bunlar yapılan icra takibinin durmasına ya da bu takibin ertelenmesine sebep olan sürelerdir.Bu sürelerin çeşitli sebeplerden kaynaklanması mümkündür. Örneğin borçlunun durumundan ya da sahip olduğu bir eşyanın durumundan kaynaklanması söz konusu olabilir.
Sürelerin önemli bir bölümü ise icra takibinin tarafları için düzenlenmiştir. Bir işlem süresi içinde yapılmazsa ilgili kendisine yönelik tehlikeyi bertaraf etme imkanını veya sağlanacak olan faydadan yararlanma imkanını kaybeder. Örneğin İcra ve İflas Kanunu madde 78//2’ye göre, alacaklı ödeme emrinin tebliğinden itibaren bir yıl içinde kullanılmak suretiyle haciz isteme hakkına sahiptir. Ancak bu süre içerisinde haczi istemezse bu hakkı düşer Ya da borçlu yine İcra ve İflas Kanunu madde 62 gereğince, yedi günlük süre içerisinde ödeme emrine itiraz etmezse icra takibi kesinleşir. Kanundaki sürelerden bazıları ise üçüncü kişiler için düzenleme altına alınmıştır. Doktrinde bunlara ilgililer için süreler de denilmektedir.
C. SÜRELERİN ÖZELLİKLERİ
Yukarıda da bahsedildiği gibi İcra ve İflas Kanununda düzenlenen sürelerin çok büyük bir kısmı icra takibinin tarafları için düzenlenmiştir. Bu süreler nitelikleri itibariyle hak düşürücü sürelerdir. Dolayısıyla işlem eğer Kanunda belirtilmiş olan süre içerisinde yapılmazsa, bu süreden sonra bir daha yapılmaları olanaksızdır. Diğer bir yandan icra organları bakımından düzenlenen süreler hak düşürücü nitelikte değildir. Ancak yine bahsedildiği üzere ilgililer bir işlemin süresinde yapılmaması sebebiyle herhangi bir zararla karşı karşıya gelirlerse bu zararın giderilmesini talep edebileceklerdir. Ayrıca icra iflas kanunundaki sürelerin kesin olduğunu ve ilgililerin sözleşme ile bu süreleri değiştiremeyeceklerini de İcra ve İflas Kanunu madde 20’de görüldüğü üzere söyleyebilmemiz mümkün olacaktır. Ancak sürelerin kesin olması hususu da büyük oranda icra takibinin tarafları için konulmuş sürelerde karşımıza çıkmaktadır. Keza cebri icra organları için konulmuş sürelerin kesin olduğunu söylemek bu sürelerin yapısına aykırı olacaktır. Ancak sürelerin sözleşme ile değiştirilemeyeceği kuralının bir istisnası vardır: Bu da İcra ve İflas Kanununun 20.maddesinin 2.cümlesinde ifade edilmiştir. Bu hükme göre, herhangi bir süreden yararlanma hakkı bulunan borçlu bu hakkından vazgeçebilecektir ve bu vazgeçme de üçüncü şahıslar açısından bir sonuç doğurmayacaktır.
III. SÜRELERİN BAŞLAMASI VE BİTMESİ
İcra İflas kanununda da, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nda olduğu gibi gün, ay ve yıl hesabı belirtilmektedir. Sürelerin nasıl hesaplanması gerektiği konusu İcra ve İflas Kanunu madde 19’da düzenlenmiştir. Buna göre bir işlemin yapılması için “gün” bazında bir müddet verilmişse burada ilk gün hesaba katılmayacaktır. Eğer müddet ay ve sene bazında verilmişse, süre ayın veya senenin kaçıncı gününde işlemeye başladıysa sona ereceği ay veya senenin aynı gününde bitecektir. Ancak sürenin biteceği ayın sonunda böyle bir gün bulunmuyorsa o zaman o ayın son gününde bitecektir. Diğer bir yandan, verilen sürenin son günü eğer tatil gününe rastlıyorsa bu durumda da süre tatili takip eden günde sona erecektir. Bu süre, son günün tatil saatinde bitmiş sayılacaktır.
IV. SONUÇ
İcra ve İflas Hukukunda Kanunda yer alan süreler, icra takibinin taraflarının hak ve borçlarının yerine getirilmesi bakımından büyük bir önem arz etmektedir. Nitekim takibin tarafları için söz konusu olan süreler hak düşürücü süreler olduğundan, işlem verilen süre içerisinde yapılmazsa, ilgili o işlemi bir daha yapamayacaktır. Bununla birlikte İcra ve İflas Hukukunda hızlılık esas alındığından ve süreler de büyük oranda kısa süreler olarak düzenlendiğinden burada icra takibinin taraflarının bir an evvel amaçlarına ulaşmalarını sağlamak amaçlanmıştır.
Av. Begüm Gürel & Hukuk Fakültesi Öğrencisi Dilan Kaya
KAYNAKÇA
- Meri̇ç, Nedim . "İcra ve İflas Kanunu’nda Düzenlenen Süreler ve İrade Özerkliği İlkesi Kapsamında İcra İflas Kanunu Madde 20". Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi 16 / 0 (Temmuz 2014): 2699-2733
- Uyar, Talih, “İcra Hukukunda Süreler”, Türkiye Barolar Birliği Dergisi, Sayı: 55, 2004, (239-260).
- Pekcanıtez, Hakan/Atalay, Oğuz/Özekes, Muhammet; İcra ve İflâs Hukuku Temel Bilgiler, 17. Bası, İstanbul 2020.
- İstanbul Üniversitesi Açık ve Uzaktan Eğitim Fakültesi. “https://cdnacikogretim.istanbul.edu.tr/auzefcontent/19_20_Bahar/icra_iflas_hukuku/2/index.html#konu-3 17.08.2021”.