Geçmişten gelen alışkanlıklarımızdan bir türlü kurtulamıyoruz sevgili dostum! Hatta oturup doğru mu yanlış mı olduğunu dahi sorgulamıyoruz... Neymis, atasozlerimizmis, atalarımız dediyse vardır bir bildikleri diyerek geciktirmisiz. Geciktirerek de kaybetmisiz aslında farkında bile olmamışız... Derin meseleler bunlar elbette, düşünenler için. Yakışmıyor cağımızın gerçekçiliğine ve akıl çapına...Medeni dünyaya ayak uydurmakta zorlanıyoruz nihayetinde. Çıkaramıyoruz bilinçaltındaki kötülüklerimizi... Neden böyle diyorsun dediğini duyar gibiyim. Istersen adım adım gidelim sevgili dostum!
Güvenme dostuna saman doldurur postuna!
Minareyi çalan kılıfını uydurur!
Parayı veren düdüğü çalar!
Gelen ağam giden paşam!
Akcenin gittigine bakma, işin bittiğine bak!
Güzele bakmak sevaptır!
Her koyun kendi bacağından asılır!
Şu akarken desteyi doldur!
Üzümü ye bağını sorma!
Köprüyü geçene kadar ayıya dayı demelisin!
El öpmekle ağız aşınmaz!
Fazla mal göz çıkarmaz!
Bal tutan parmağını yalar!
Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!
Salla başını al maaşını!
Devletin malı deniz, yemeyen domuz!
Saldım çayıra, mevlam kayıra!
Ve daha neler var neler anlatamam...
Velhasılı kelam sevgili dostum; toplumumuzun başına bela ve musallat olmuş bu değeryargilari,
Seni beni herkesi insanlıktan çıkarıyor ; yolumuzu şaşırtıyor. Ne yapmalı dediğini duyar gibiyim...Elbette yapılacak çok şey var. Ama bize düşen bunları dillendirmekten ibaret! Gerisini düşünmesi gerekenler düşünecek ya da düşünmeyecek!