İnsanoğlu, yalnızca eğitim yoluyla insani bir kimlik kazanabiliyor sevgili dostum! Aklın da, dinlerin de ortak noktalarından biri bu...Nasıl ki dinler, toplum üzerinde bir disiplin, hukuk düzeni, yaşam felsefesi, manevi bağ ve ahlâkı öğretilerle bir karakter inşa ediyorsa; çağdaş eğitim de, kendi döneminin gerçekleri üzerinde kafa yorarak gençlere hem bilgi, hem de bilgiyi bir adım daha ileri götürüp düşünce eylemi gerçekleştirme amacına yöneliktir. Her dönemde dinler, çok konuşulan, alınıp satılabilen ama nedense hiç kullanılmayıp, hayatın içine geçirilmeyen kurallara dönüştürülmüş. Adeta mabetlerin içine sıkıştırılmış; hapsedilmiş...Kutsal kitapların hep kapakları üzerinden konuşulmuş; içinden ise bahsetmek her nedense ihmal edilmiş...
Orta seviyede bir zekâ ile anlamaya çalışalım ilahi kudretin bazı mesajlarını... 
Halkın ve ülkenin yönetimini bir kişiye vermemek. 
Silâhlı mücadele yerine, öncelikle  barış içinde yaşamanın  yollarını aramak. 
Makamlara, yetkin, donanımlı insanları ve hak edenleri getirmek. 
Adam kayırmakla, yani, torpille savaşmak. 
Yalandan hoşlanan, rüşvet yiyen, her türlü yiyiciliği yapan yöneticilerle mücadele etmek. 
Her türlü farklılığı kendi gerçekliği içinde kabul etmek.  
Kendini kimsenin malı olarak görmemek. 
Kimseyi yerinden ve yurdundan etmemek, sürmemek... 
Herkesin güven içinde yaşadığı bir yurt kurmak. 
Birbirinden farklı inanç, ideoloji, dil, yaşam biçimi ve hukuk düzenini herkesi kapsayacak üst kimlik ve platformda bir araya getirmek.  
Baskı yaparak, insanları aşağılayan, herkesi kendine zorla boyun eğdiren zorba kişi, zorbalık ve zorba sistemle mücadele etmek. 
Mücadele yöntemini, saldırı olmadığı sürece barışçı ortamda sürdürmek. 
Üretilen devlet sembolleri üzerinden özgürlük, inanç, düşünce, yaşam biçimi, toplumsal düzen anlayışları tekeli kuran yaklaşımlara karşı çıkmak.
Bütün dengeleri bozan; güzellik, iyilik, affedicilik, acıma, koruma ve yakınlığı kaldıran kişi ve yönetimlerle mücadele etmek. Ezilen, altta kalan ve yoksullaşan sınıfların tarafında olmak. B
askıcı ve yağmacı zalimlere karşı birliktelik sağlamak. 
İnsanların ümitlerini kıran, hayallerini yıkan eşitsizlik, sınıflaşma, kölelik, cinsiyetçilik ve kavmiyetçilik gibi kötülüklere karşı mücadeleden hiç vazgeçmemek. Bu nedenle sürekli iyi günlerin geleceği müjdesiyle insanları motive etmek. 
Kötülük yapanları, başlarına gelecek kötü günler konusunda uyarmak. 
İdeoloji, yaşam biçimi dayatan; özgürlükleri kısıtlayan, demir yumrukla yöneten, yönetim sistemlerini devirmek. 
Siyasal ve hukuksal güçlerin, tek bir güç merkezinde birikmesine karşı çıkmak ve bu güçlerin farklı merkezlere dağıtılmasını sağlamak. 
Hiç kimseye ve hiçbir kuruma her şeyi bilen, gören, kuşatan ve kontrol eden bir yetki vermemek. 
Anlam derinliği ve inceliğine, olayların arka plân analizlerine, görülenlerin görülemeyen yönlerini kavrama gücüne sahip olmak. 
İnsanların renk ve dil farklılığını, ilâhi  kudretin işaretleri olarak görmek. 
Verimli toprakların olduğu, lezzetli yemekleri ve güzel kokuları olan, temiz suları ve yasal kazançları bulunan; onurlu kimselerden oluşan bir yurt kurmak. 
Kendini hesap sorulamaz, dokunulamaz, erişilemez ve ulaşılamaz yapanlara karşı mücadele etmek. 
Farklılıklarımızla birlikte yaşamanın yol ve yöntemini bulmak. 
Toplumdan çaldıklarını hesapsızca harcayan, harcarken sınır tanımayan; kimseye hesap vermeden saçıp savuran kimselerle mücadele etmek. 
Zulümler karşısında susan pasif zalim olmamak. 
Baskı, dayatma, karartma yöntemleriyle ideoloji, inanç, inançsızlık, yaşam biçimi ve algı yerleştirmek isteyen yönetimlere karşı direnen ezilenleri desteklemek. 
Her türlü yönetim makamını ve gücünü hesap vermeye zorlamak. 
Barış için eyleme geçmek. 
Yönetimde kararları ilgililer, uzmanlar ve muhataplar ile birlikte almak; danışarak iş yapmak. 
Yönetim makamlarındaki herkesi tartışılabilir; sorgulanabilir; görevden alınabilir ve değiştirilebilir konumda tutmak. 
Yönetimlerin “Siz sürüsünüz, ben çobanım, sizi güderim; siz de ıslığım ve kavalımın sesine göre hareket edersiniz.” anlamındaki sözleriyle halkı sürü yerine koymasına; “Bizi dinlemek zorundasın, bizimle sorunları tartışmalısın; ne sen çobansın ne de biz senin sürünüz.” diyerek karşı çıkmak. 
“Astığım astık, kestiğim kestik; çaldığım düdük, oyarım da soyarım da, kimseye hesap vermem; hukuk tanımam; işime geleni yapar, gelmeyeni görmem.” anlamındaki söz ve eylemlerle elindeki makam ve görev gücüne dayananlara haddini bildirmek; Halkın tepesinde sopa kullananlara karşı başkaldırmak. 
Barış ve güven ortamına çağırarak, insanların şereflerini yükseltmek. 
Zorbalık yapanlara karşı mücadele etmek. 
Sermayeye tapan, çıkarları peşinde koşan, mülkiyeti putlaştıran ve verdikleri sözlerden dönenler ile mücadele etmek. 
Her türlü haksızlığa karşı protest duruş sergilemek. 
Siyasal ve ekonomik güç ilişkilerini kamunun çıkarlarına göre ayarlamak. 
Sahip olduğu servet ve makamın gücüne dayanarak büyüklenen, kendi hesabına gelen emirler yağdırıp yasaklar koyan, kanunlar çıkarıp yönetmelikleri değiştirenler ile mücadele etmek. 
Zenginlik, kariyer, makam ve konfor şımarıklığı sergileyenler ile mücadele etmek. 
Nimet ve imkânlardan mahrum olan, özgür seçim yapma fırsatı elinden alınan, iyilik ve mutluluk kendisine çok görülen kimselere ihtiyaç duydukları alanda karşılıksız iyilik yapmak. 
Kimsesiz, sahipsiz, yerinden yurdundan koparılmış, hiçbir koruyanı olmayan, içli ve acılı bir yalnızlık içine düşen ve eşine kavuşamayanlara sahip çıkmak. 
Yolu açılmayan, yol bulamayan, yol alamayan, yolu görünmeyen, yolu kesilen, yoldan çevrilen, yolunu kaybeden, yoldan dönemeyen, yolda kalan, yolsuzluğa bulaştırılan, yoluna taş konan, yollu yapılan, yoldaş edinemeyen, bir yola hapsedilen kimselere yardım etmek. 
Sevdiğine ve evine gitmesi engellenen, özgürlüğü çalınan, yaban ellerde unutulan, sokakta yaşayan, rehin alınan, zorla borçlandırılan, mülteci ya da sığınmacı durumuna düşürülen, tecavüze uğrayan, mafyanın emrinde çalıştırılan, her türlü varlığı tehdit altında olan kimselere destek olmak. 
Yeterlilik, yetenek, bilgi ve donanımı olmasına rağmen, kapılar yüzüne kapatılana, kapıları açmak.
Borç karşılığında kullanılan, kocasını başka kadınlarla paylaşmak zorunda kalan, kocası ölünce birinin üzerine attığı özel eşya ile onun malı olan, “Anam/bacım gibisin.” denilince kocasına bağlı bir köle durumuna düşürülen, mirastan ya yararlandırılmayan ya da eksik faydalandırılan kadına/kıza sahip çıkmak.  
Yeryüzünün tüm ezilenlerine, din, mezhep, tercih, ideoloji ayrımı yapmadan sahip çıkmak. 
Ezenlerle işbirliği yapan ezilen işbirlikçilerle mücadele etmek. 
Kamu malını kendi başına veya yandaşı, akrabası ve taraftarları ile birlikte yiyenlerden hesap sormak.  
Zenginlik, kariyer, makam ve konfor şımarıklığı sergileyip toplumsal sözleşmeye uymayanlardan hesap sormak.
Kalemini satan aydın sınıfıyla mücadele etmek. 
Korku üzerinden din inşa eden, cehennem ve günah tehditleriyle dindârlık üreten zihniyetle mücadele etmek. 
Toplumu ritüellerle uğraştırarak, hem egemen siyasal sistemlerin devamını sağlayan, hem de halkı egemenlerin verdikleriyle yetinmeye alıştıran tapınak görevlileriyle mücadele etmek. 
Vicdânî değer, işaret, belge ve kanıtlar taşımasıyla insanlığın iyiliğine olan yasaları kariyer, konfor, makam ve zenginlik elde etmek için görmezden gelenlerle mücadele etmek. 
Üst sınıfların sömürü düzenine karşı isyan etmek.  
Servet ve sermaye tekeli kuran düzenlere ve bu düzenleri ayakta tutanlara karşı başkaldırmak.  
Kendini bulunmaz Hint kumaşı zannederek topluma tepeden bakanlara aynı biçimde davranmak. 
Allah, Kur’an; enbiyâ, evliyâ, asfiyâ; din, iman; hizmet, dâvâ; vatan, millet, bayrak, ata, kutsal toprak, yüce kan; üçler, beşler, yediler, kırklar, deccal, harut marut, Yecüc Mecüc, Zülkarneyn, yedi uyurlar ve Hızır gibi kelimelerin arkasına sığınarak psikolojik, siyasal, toplumsal ve ekonomik sömürü düzeni kuranlarla mücadele etmek. 
Yetki ve mevkisini kullanarak, hırsızlık yapanların bireysel ve sosyal kaynaklarını güç kullanarak yok etmek; onları saygınlık makamlarından indirmek.
 Bilerek ve isteyerek gerçeği gizleyenlerle mücadele etmek. 
Büyüklenen ve sınıflaşanlar; kast ilişkisi ve sınıfsal düzeni savunanlar; kavmini kutsayanlar; erkek egemen toplumu savunanlar, siyasal ve ekonomik mülkiyet eşitsizliğini hayatın doğalı sayanlar ile mücadele etmek.
İnsanı tahmin etmediği yer ve beklemediği zamanda zora sokan fırsatçı, yalancı, talancı ve zarar verici tipler ile mücadele etmek. 
Vicdânî değerlerden şaşkın biçimde kaçıp aptalca tuzaklara düşen tipten uzak durmak.
Belge, bilgi ve delile rağmen eğriyi seçen tiplerle mücadele etmek.
Kurgulattığı yalanlar ile insanları kandıran, aklı karıştıran haberler üretenlerle mücadele etmek.
Bilinçli eylem sahiplerinden rahatsız olanların karşısında olmak. 
Toplumda gelecek kaygısı ve güvenlik endişesi uyandırarak kendine itaat eden tipler üreten; yönetim, sistem ve kişiyle mücadele etmek.
Gösterilenleri maymun gibi taklit eden ve söylenenleri papağan gibi tekrarlayan tiplerin üretilmesi için çabalayan yönetim anlayışıyla mücadele etmek.  
Cinsiyet, kavmiyet ve mülkiyet sınıflaşması üreten kişilerle mücadele etmek.
Vicdansız, hukuksuz, adâletsiz ve zorba eylemlerini kendini Allah'ın veya dinin hizmetinde göstererek yumuşatmaya çalışan tiplerle mücadele etmek. 
Hiç bitmeyecek bir iktidar ve güç için çabalayan kimseyle mücadele etmek. Tapınak, dinsel hiyerarşi, ritüel, kostüm, mezhep ile kutsallar dünyası kurup halkı egemen düzenlerin hizmetine girdiren din sınıfıyla mücadele etmek.
Firavun tarzı yönetim biçimine karşı çıkmak.
Velhasılı kelam sevgili dostum; aklın çapını geliştirmek bugünkü insana kalıyor. Nitekim, bilim ve teknolojinin geldiği seviyeye bakarsanız; daha iyi anlamak mümkün. İcatların hızla artması, günümüzde bireysel çalışmalarla  değil, bir kadro ve ekip çalışması olarak gerçekleşebiliyor. Bunu başaran ülkeler gelişirken, başaramayanlar ise hazırı kullanmak zorunda kalıyor. Hazırda var olanı tükettiği yetmezmiş gibi, karşılığı çok ağır bir yükün altına da giriyor...
Nihayetinde, değer taşıyan tek hikâye vardır sevgili dostum! O da, bedelini sizin ödediğinizdir...Bedelini ödemediğin hiçbir şey senin değildir; ruhun bile..!