Şöyle sokakta yürürken etrafına dikkatlice bir bak sevgili dostum! Millet olarak, ayaklarımız yürürken aklımız başka yerlerde sanki! 

Her şeye gereksiz yere kafa yormaktan ömrümüz yitip gidecek...Bu hastalıklı kafanın, insanın kendisine vermiş olduğu en büyük zarar olduğunu da çoğu kez unutuyoruz.

Bu ruh haliyle, hayatın kısa ve değerli olduğunu unutmakla kalmıyor; gerçekten önemli olan şeylere de odaklanmayı unutuyoruz. Biz, her şeyle meşgul olmaktan vazgeçmedikçe birileri atı alıp Üsküdarı çoktan geçmiş olacak sevgili dostum! Kısacası kendini meşgul edemeyeni, başkaları işgal eder; durur...

Ne günlere kaldık ya Rabbim! Ha bire yanlışı alkışlıyoruz; çünkü orjinal bir fikrimiz yok gibi!
Eğri ile doğruyu birbirinden ayıramıyoruz; çünkü aklımız yok gibi; tutulmuş sanki!
Ve en kötüsü de, yalana sahip çıkıp savunuyoruz; ahlâkımız yok gibi! 

Vay halimize...!

Ne zaman güçlü hissedersin kendini biliyor musun sevgili dostum?

Vatanını seviyorsan ağaç dikerek,

İnsanını seviyorsan hak ettiğini vererek,

Hak etmediğini vermeyerek,

İstediğini çekinmeden ifade ederek,

"Hayır" demeyi öğrenerek, bilerek,

Olumsuz eleştirilere açık olarak,

Gerektiğinde vazgeçebilerek,

Kendi hataların ile yüzleşebilerek,

Şartlar ne olursa olsun pes etmeyerek,

Yalnızlıktan korkmayarak...

Dallarını kırdığınız hiçbir ağaç, kolay kolay meyve vermez sevgili dostum! İnsan ilişkileri de aynen böyle; hiç düşündünüz mü?

Hiç kimse seni sen olduğun için ve sahip olduğun güzel kişiliğin ve insanlığın için sevmeyecek sevgili dostum! Herkes, seni, seni sevmenin onlara ne kadar yakışacağını düşündüğü için, ne kadar fayda veya çıkar sağladığı için yani, kendileri için sevecek...! Bu da demek oluyor ki, insan böyle yaparak yine kendini sevecek. Dolayısıyla sen hiç sevilmemiş olacaksın hikâyenin sonunda...Unutma, unutturma!

Velhasılı kelam sevgili dostum; insan, ulaşamadığı her şeyin "delisi"; ulaştığı her şeyin ise "nankörü" olurmuş!

Boğulacağını bile bile denize hayranlıkla bakan bir insanın içinde bulunduğu bunalımlı bir ruh hali işte...!