İnsanlık tarihinde o kadar çok felaket var ki sevgili dostum; bir bilseniz bugün olan biten hiçbir şeye şaşırmazsınız!

Barış zamanlarında, kendi içlerinde acımasız bir rekabet halinde olan toplumlar, ne yazık ki,  menfaat uğruna birbirini ezmekle kalmaz; kırıp geçerler de... Adına da, "altta kalanın canı çıksın" derler. Veya "düşene de bir tekme de sen vur!" diyen iğrenç bir o kadar da gaddar zihniyete sahibiz. Başkalarının başarısızlıklarını ya da hatalarını telafi etmek ve onları tekrar ayağa kaldırarak insan onuruna yakışır bir şekilde yollarına devam etmesini sağlamak nedense hep gözardı edilmiştir. Birilerinin düşmesi,  başkalarının büyümesi anlamına da geliyor bu coğrafyada. "Coğrafya kaderdir"; deyip geçemezsin sevgili dostum! 

Dünyanın gerçeklerinden bihaber yaşayıp kafa yapısını değiştirmeyen toplumlar, mevcut düzenin kokuşmuşluğunu da anlamaktan acizdirler. Kıyas ya da karşılaştırma insanoğlunun şeytansı zekâsının bir ürünü iken, düşünen insan hem kendini, hem de içinde yaşadığı toplumu geliştirme yeteneğine de sahip oluyor. Şöyle bir bak sevgili dostum; insanlık ne evrelerden geçip bugünlere gelmiş. Geçmişte "olmaz, imkansız " denilen şeyler bugün olağan hale gelmiş. Olan biten her şeyi kaderin cilvesi veya feleğin çemberinden geçmek olarak değerlendirenler, dünyayı hiç ama hiç anlamamışlar demek ki!

Nesiller dönüyor; koşullar değişiyor; düşünceler de değişiyor; yeni nesil eski nesil çatışması her zaman olduğu gibi bugün de yaşanıyor. Gençlik adı üstünde, enerji ve heyecan demek...Hayallerinin peşinden koşan insanlar grubu...Gerçekleşir ya da gerçekleşmez; bilinmez ama talepleri hiç de masum sayılmaz. Belki de eski nesil, bu nesli yadırgasa da, geleceğin dünyasını onların şekillendireceğini de unutmamak gerekiyor. Kazançlı işler yapmak, konforlu bir evde oturmak, teknolojik ürünlere sahip olmak,  marka arabalara binmek, düzenli tatil yapmak, güzel mekânlarda oturup kalkmak vs...Hayalcilik diyebilirsiniz buna, ama sistemden talep ediyorlar; beklentilerini yükseltiyorlar. Geçmişin kıtlık koşulları artık yaşanmadığı için bolluğu bir ganimet olarak görüp hep bir şeyler edinme hırsı yiyip bitiriyor bizi...Taş üstüne taş koymak, kale gibi olup yıkılmamak gibi bir iddiası vardır insanın. "Parayı bulmamız lazım" deyip parayı ve maddiyatı kutsayan bir dünya görüşü işte!

Velhasılı kelam sevgili dostum; görmesek de, hissetmesek de, dünya yuvarlak ve de dönüyor. Bu da yetmezmiş gibi, dünyanın her yerinde doğanın insanla olan rekabeti yaşanıyor. Lâkin, doğal felaketler bazı toplumları geliştirip olgunlaştırırken, bazı toplumları da aciz durumda bırakıyor; enkazcı ve kaderci yapıyor; teslim oluyor; helallik istemeye zorluyor!

Ah sevgili dostum ah!  

Bu dünyada hayat sadece insanlar için olsaydı; Nuh'un gemisinde hayvanların ne işi vardı ki...!